11/Narin su çiçeği

6.4K 432 82
                                    

Kırılgan bir köprüden sana doğru yürüyorum. Sana ulaşamazsam, sesim ve kelimelerim sana değmezse ve sen bana bir daha dokunamazsan, işte o zaman, korkarım sonsuz ve sensiz bir boşluğu yapayalnız düşleyeceğim. Beni tut, beni her şeye rağmen tut.

Oruç Aruoba

***

Dudaklarının üzerindeki baskı hafiflerken Kartal'ın kendini geri çekmesiyle zamansız bir boşluğun içine düştüğünü hissederek ürperdi Nilüfer. Adamın, içinde böyle derin bir yere dokunabileceğini aklına getirmemişti. Kartal'ın, ruhunu ince ince dolanan soluğu geçtiği yeri bir ayna gibi buğulandırmıştı. Göğsünde bir tohum gibi çatlayan şey, tatlı tatlı sızlayarak taze filiz vermiş bir sürgün gibi kaburgalarının etrafına yeni bir koza örüyordu. Zaten Kartal'a sorsalar, güzelliğiyle göz kamaştıran narin su çiçeğinden - Nilüfer'den - ancak ipek kanatlı, şeffaf dokulu bir kelebek yapılacağını söylerdi.

Nilüfer titreyen kirpiklerini aralayarak ciğerlerini genişletmekten aciz, belirsiz bir nefes aldı. İki yanında asılı kalan elleri - ki buz kesmişti - yere inerek ateşe dönen pervaneler gibi eteklerinin etrafında kıpırdanmaya başladı. Adamın onu öpmesiyle duran zaman aksayarak da olsa yeniden akmaya başladığında sürekli kırpıştırdığı gözlerinin arasından Kartal'ın kendini geri çektiğini fark etti. Sıkıntıyla saçlarının arasına geçirdiği parmaklarını ensesine indirerek ona kaçamak bir bakış atan Kartal sesini bulmakta zorlanmış olacak ki "N-Nil," diye kekeledi. Kafasının karıştığı gözle görülüyordu. Bunu yapmayı planlamadığı apaçık ortadaydı. "Ben..." Ne diyeceğini bilemeden geçirdiği saniyeler geçip giderken dehşete düşmüş gibi irileştirdiği gözlerini çıkışa çevirerek devam etti. "Özür dilerim."

Kartal'ın gidişinin ardından soğuk parmaklarını titreyen dudaklarının üzerine yaslayarak ofisin ortasında dikilmeye devam etti Nilüfer. Az önce ne olmuştu öyle? Adamın sıcak dudaklarının, dudakları üzerindeki yumuşak ama derin baskısını hatırladığında nefessiz kalarak gözlerini kapattı. Sanki tüm ruhu, ona sonsuz gibi gelen saniyeler boyunca Kartal'ın dudaklarının altında toplanmıştı. Allah'ım, diye geçirdi içinden. Adam ateş gibiydi. Nilüfer, kalbinin yerine kordan bir ateş düşmüş gibi hissediyordu. Yanı başında varlığını hissettiği gölgeyle derin bir uykudan uyanır gibi gözlerini kırpıştırdı, Oktay gelmişti. Adam heyecanla "Nilüfer," diye seslendiğinde bakışlarını ona çevirdi. "Kartal Bey az önce seni öptü mü?"

Kız şaşkınca tekrar etti. "Öptü, değil mi?"

"Hem de kimseyi umursamadan..." Nilüfer'in ani bir şaşkınlıkla kendisine dönen bakışlarına karşılık mırıldanarak devam etti. "Herkes gördü."

Nilüfer dolan gözleriyle iç çekerek omuzlarını düşürdü. Kartal'ın ne yapmaya çalıştığını anlamıyordu. Adam önce onu öpmüş, sonra şaşkınca özür dilemiş, en sonunda da çekip gitmişti. Nilüfer'se öylece kalakalmıştı. Gelirken, adamla konuşurken şimdi olacakları aklının ucundan bile geçirmemişti. Çoğu zaman, Kartal'ın onu görmezden geldiğini düşünüyordu. Adamın sakin ve kibar tavırları diken olup ciğerlerine batıyor gibiydi. Nilüfer, burada kendisine tahammül edildiğini düşünmeden edemiyordu. Ama az evvel olanlar... İçinde derin bir sızıyla nefes almaya çalıştı. Burnunun ucundaki kokunun Kartal Tunaboylu'ya ait olduğunu artık biliyordu. Çok yakından; adamın sesi, kokusu, sıcaklığı kanına sızacak kadar yakından duyumsamıştı. Elini göğsüne bastırarak kalbinin şiddetli vuruşunu kontrol etmek istercesine nefesini tuttu. Havayı ciğerlerinden salarken "Oktay," dedi sessizce. "Beni eve götürür müsün?"

SevdakederHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin