21/Günaydın

2.3K 163 112
                                    

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan,
Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı.

Şükrü Erbaş

***

Büyük bir adım atıp asansörden koridora çıktığında, Melsa ile göz göze gelerek sıkıca çantasının askısına tutundu Nilüfer. Derin bir nefes alarak omuzlarını geriye itti. Dün yaşananlar hala aklından çıkmamıştı. Kartal'ı zorlamak, İdil'le arasında her ne varsa anlatması için diretmek istemiyordu ama kadının varlığı, içinde anlamını bilmediği bir sıkıntıya neden oluyordu. Mesele dün buraya gelip Kartal'la görüşmesi değildi; Nilüfer'i asıl rahatsız eden, Kartal'ın kadının geldiğini kendisinden saklamasıydı. Adamın bu tavrını anlamakta zorluk çekiyordu; sonuçta Nilüfer anlayışsız bir kadın değildi. Hele gereksiz kıskançlıklar yaparak adamı sıkboğaz edecek bir kadın, hiç değildi.

Kartal'ın neyi saklamaya çalıştığını bilmiyordu ve bunun sebep olduğu his, tüm tehlikesiyle kalbinin dibini ince ince kazmaya devam ediyordu.

Oktay'ın yanına geldiğini fark ettiğinde güçlü görünmeye çalışarak derin bir nefes aldı, Melsa ile yalnız kalmasını istemiyor olmalıydı. Aslına bakılırsa Nilüfer, bu ince düşünceli davranışı için Oktay'a teşekkür etmesi gerektiğini düşünüyordu çünkü o da kadının, sinsi bir gülüşün zehir gibi dudağının kıvrımına salındığı gülümsemesinden tedirgin olmuştu. Melsa'nın ona, İdil yüzünden diş bilediğini artık anlamıştı ama iki kadın arasındaki ilişkinin boyutu hakkında hala herhangi bir fikri yoktu; Melsa'nın ona karşı takındığı tavra bakılırsa epey yakınlardı. Kadını umursamamaya karar vererek bakışlarını Oktay'a çevirdi. Birlikte yürümeye başladıkları sırada gülümseyerek "Günaydın," demekle yetindi. "Nasılsın?"

"Ben iyiyim," dedikten sonra bakışlarını dikkatle Nilüfer'in yüzünde gezdirdi adam. Teninin dünkü solgunluğu aklına geldiğinde ürperdiğini hissederek bir an sessiz kaldı. Nilüfer yine, durduğu yerde ışıltısını hare hare çoğaltıyordu; öyle güzeldi ki göz kamaştırıyordu. İşlerin yolunda olduğunu anlayınca yüzündeki tedirgin gülüşü genişleterek devam etti. "Sen nasılsın?"

"İyiyim," derken gülümseyerek başını salladı Nilüfer. İçine iğne gibi batan tedirginliği yok sayarsa - ki şimdilik bu konuda başarılı sayılırdı - gerçekten de iyiydi. Son bir adım atarak odanın önüne geldiğinde, Kartal'ın ofisinde olmadığını fark ederek çatık kaşlarla bakışlarını kısa bir an koridorun içinde gezdirdi. Ani bir işi mi çıkmıştı? Çünkü Nilüfer'in hatırladığı kadarıyla bu sabah toplantısı yoktu. Sonunda bakışlarını Oktay'ın yüzüne dönerek yeniden gülümsedi. Elini kapının tokmağına yerleştirerek açmadan hemen önce "Görüşürüz," diye konuştu. "İyi çalışmalar."

"Görüşürüz."

Odasından içeri girdiğinde, dikkatini çeken ilk şey masasının üstündeki papatya buketi oldu. Çantasını bırakarak heyecanla papatya buketini eline alarak derin bir nefesle kokusunu içine çekti. Papatyalardan yükselen koku yüzünde aydınlık bir gülüşün belirmesine neden olurken, hızlıca buketin içinde kart olup olmadığına bakındı. Küçük zarfı fark ettiğinde heyecandan birbirine dolaşan parmaklarını umursamadan kâğıdı çıkarmaya ulaştı. Kâğıdın üzerinde yalnızca, Kartal'ın düzgün el yazısıyla günaydın yazıyordu; imza atılmamıştı. Bir an, elindeki kâğıdı sıkıca göğsüne bastırarak derince iç çekti Nilüfer; öyle mutlu olmuştu ki.

SevdakederHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin