8/İzle ve gör.

5.8K 403 83
                                    

Sen onları acıtmazsan onların da seni acıtmayacağını mı sandın? Öyle olmaz halbuki.

Ece Temelkuran

***

Ne yapacağını bilmiyor oluşunun çaresizliğiyle başını ellerinin arasına alarak gözlerini kapattı Nilüfer. Burası giderek daha havasız bir yer haline geliyordu. Her nefesinde, toz zerreciklerinin havalanarak ciğerlerine yapıştığını hissetmeye başlamıştı. Elini göğsüne bastırarak kendini sakinleştirmek istercesine zorlukla havanın ciğerlerine dolmasını sağladı. Öğleden beri burada, birilerinin onu bulmasını umut ederek bekliyordu. Eksi birinci katta, kilidi bozuk bir arşiv odasındaydı. Saatlerce bağırdıktan sonra parçalanmaya ramak kalan boğazındaki acıyla kimseye sesini duyuramayacağını kabul ederek beklemeye başlamıştı. Bakışları umutsuzca telefonunun ekranına eğildi, çekmiyordu.

Uzun, dikdörtgen pencerelerden giren gün ışığının geniş odada dağılışını izlerken sıkıntıyla iç çekti. Kartal Bey ona çok kızmış olmalıydı. Büyük bir ortaklık için imzaların atılacağı gün asistanı sırra kadem bassa, Nilüfer de kızardı. Kucağındaki dosyaya bakarken dolan gözleriyle kaşlarını çatmadan edemedi. Dosyanın içindeki kağıtların son derece önemli olduğunu biliyordu ancak şansa bakın ki onlar da saatlerdir burada, onunla birlikte bulunmayı bekliyordu. Kadın, kimsenin onun yokluğunu fark etmemesini çalıştığı ortamda hakim olan orman kanunları nedeniyle bir yere kadar anlayabiliyordu ancak ya bu kağıtlar? Onlar olmadan bugün ortaklık sözleşmesinin imzalanmayacağı çok açıktı. Nilüfer kendini geçmişti ancak herhangi biri, mesela Kartal, dosyanın akıbetini merak edip yokluğunu fark etmiş olamaz mıydı?

Onu kimsenin önemsemediği bir yerde çalışıyor olmanın dehşeti göğsüne sert bir yumruk gibi inerken nefes almaya çalıştı. Adamın alışmasını beklediği şartlar bunlarsa, Nilüfer buranın bir ömür acemisi olmaya mahkumdu.

Dışarıdan sesler geldiğini fark ettiğinde nefesini tutarak dikkat kesildi. Sesler epey uzaktan geldiği için anlamak imkansızdı. Hızla ayarlanarak pencerenin önündeki merdivenin ilk birkaç basamağını çıktı. Görüş alanına giren insanlar heyecanlanmasına neden olurken boyunun yetmeyeceğini bilmesine rağmen pencerenin koluna uzandı. Eğer yetişebilirse... Birden ayağının altından kayan merdivenle boşlukta asılı kaldığını hissederken sertçe yere düşecek olmanın bilinciyle gözlerini sımsıkı kapattı. Tüm dünyası kararmadan önce ayırt edebildiği tek şey kapının ardından, adını söyleyen sesti.

Kartal kapının önünde sabırsızca volta atarken kilitli uğraşan adama ters bir bakış atarak yeniden uyardı. “Acele et!”

Az evvel içeriden gelen gürültü, iyice telaşlanmasına neden olmuştu. Bu kızı işe alırken ona gerçekten bakıcılık yapması gerekeceği aklının ucundan dahi geçmemişti. Ne zaman gözünü üzerinden çekse Nilüfer bir şekilde kendini zor bir duruma sokmayı başarıyordu. Savruk, acemi ve sakardı. Bunlar, çalışanlarında aradıkları türden özellikler değildi. Kartal’a, elinde son derece önemli bir dosya tutarken kaybolmayan çalışanlar gerekiyordu; arşiv odalarında kilitli kalanlar değil. Sıkıntıyla iç çekerken gözlerini kapattı adam. Kız öğleden sonra ortalarda görünmemişti. Merak edip sorduğunda acil bir telefon alıp çıktığını söylemişlerdi ancak görünen o ki bu, doğru değildi.

Sonunda arşivin kapısı aralandığında hızla içeri girerek etrafına baktı Kartal. Nilüfer’i pencerenin önünde gördü, bayılmıştı. Anlaşılan az önce duyduğu gürültü Nilüfer düştüğünde çıkmış olmalıydı. Endişeyle adımlarını pencerenin kenarına yönlendirdi. Ellerini boynuna yerleştirerek nazikçe Nilüfer’in yüzünü kendine çevirirken anlamsız bir ihtiyaçla “Nilüfer,” diye mırıldandı. Oysa kızın onu duyamayacağını biliyordu. Kızı hızla kucağına alıp dışarı çıktı. Asansöre yönelirken Günter’e doktor çağırmasını söyleyerek ofisinin bulunduğu kata çıktı. Çalışanlarının şaşkın bakışları altında Nilüfer’i kucağında ofisine taşırken “İlk yardım çantasını getirin!” diye seslendi. Henüz sesinin yankısı andan silinmemişti ki başını çevirip dışarıya toplanan kalabalığa baktı ve herkesin ürpermesine neden olan öfkeli bir sesle devam etti. “Biri ilk yardım çantasını getirecek mi?”

SevdakederHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin