7/Günebakan

6K 416 52
                                    

İşittiklerimizle hareket edeceksek eğer, gözlerimiz niye yaratıldı? Hep akıl yürüteceksek, kalbimiz neden var?

İbrahim Tenekeci

***

Dikkatle merdivenin son basamağına çıkarak en üstteki dolabın kapağını açtı Nilüfer. Kartal yine bitmek bilmeyen toplantılarından birinde olduğu için yapacak hiçbir şeyi yoktu. O da adam babasının koltuğuna geçtiğinden beri kullanılmayan ofisi düzenlemek için uygun bir zaman olduğuna karar vermişti. Tüm gün, ufak tefek ayak işlerinden başka yaptığı bir şey de yoktu. Annesinin kafesinde bile daha çok işe yaradığını hissediyordu Nilüfer. Burada resmen nezaketen ona tahammül gösteren insanların içinde kalmış gibiydi. Başta da Kartal Tunaboylu... Adam tarafından ustalıkla görmezden gelindiğini düşünmeye başlamıştı. Kartal ona, evdeki varlığına katlandığı istenmeyen bir misafir gibi davranıyordu. Katiyen kaba davranmıyor, mesafeli bir gülüşle selam vererek ofisinin önünden geçiyor, her şeyin yolunda olduğundan emin olduktan sonra rahat koltuğuna kurulup bütün gün işlerden kafasını kaldırmıyordu.

İşe başlayalı nerden baksa on gün olmuştu ancak adam onu gittiği hiçbir iş yemeğine ya da toplantıya götürmeyi tercih etmemişti. Nilüfer'i, canının sıkılmasına neden olarak, itinayla kendinden uzak tutmaya çalışır gibi bir hali vardı. Kız, anlam vermekte zorlanıyordu. Eğer öyleyse, neden sürekli burada rahatını yerinde olup olmadığıyla ilgileniyordu? Dahası, neden işine yaramayan bir asistanı çalıştırmakta bu kadar ısrar ediyordu; annesi istediği için mi?

"Yardım istemediğine emin misin?"

Kulağına ulaşan ses düşüncelerini rafa kaldırmasına neden olurken derin bir nefesle gülümsedi. Bu gösterişli gökdelenin içinde onu mutlu eden birkaç şey varsa, biri de Oktay'dı. Genç adam arkadaşlığıyla Nilüfer'in kendini biraz olsun iyi hissetmesini sağlıyordu. Dolabın üst rafındaki dosyaları biraz zorlanarak da olsa alıp Oktay'a uzattı. "Bitti işte."

Oktay kendisine uzatılan dosyaları alırken Nilüfer üzerine bir çekidüzen vererek iç çekti. Sürekli resmi giymekten zaman zaman ruhu daralır gibi oluyordu. Saçlarını havalandırarak merdivenden indi. Kartal'ın onu görmezden gelişi, zaman içinde aralarında eğlenceli bir oyuna dönmüştü. Oktay kızı hızlıca gözden geçirdikten sonra masanın üzerindeki kahvesini dudaklarına götürerek küçük bir yudum aldı. "Kartal Bey seni bugün de kibarca ofisine postalamış bakıyorum."

Alttaki dolabın önüne diz çökerken sıkıntıyla onaylayarak kafa salladı kız. "Sıkıntıdan film izledim."

"Hangi film?"

"Posthumous."

Oktay'ın gülen yüzünde kaşları beğeniyle havalandı. "Jack Huston?"

İşte oyun şimdi başlıyordu. "Evet," diyerek cevap verdi Nilüfer. "Filmlerini izledin mi?"

"The Longest Ride."

Nilüfer sessizce iç geçirmekten kendini alamazken "Ira'nın aşkı harika değil miydi?" diye mırıldandı.

Son birkaç gündür, Oktay Nilüfer'in yapacak bir şey olmadığı için sık sık film izlediğini fark ettiğinden beri yani, kızın izlediği filmdeki oyuncuların diğer filmleriyle ilgili bir çeşit düello yapıyorlardı. İkisi de izledikleri filmi sayıyorlar, takılan kaybediyordu. Böyle yaparak Oktay bir film için söz bile almıştı, hafta sonu Nilüfer'le sinemaya gitmek için plan yapmışlardı. Yüzünü görmediği kızı gülümseyerek onaylarken "Sıra sende," diye hatırlattı.

SevdakederHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin