2/Tunaboylu

7.5K 457 71
                                    

Huzursuz bir ruhum var benim. Bu dünyada yersiz, yurtsuz kalmak belki. Hikayeler anlattıkça ruhum sükunet bulur sandım. Olmadı. Anlatmaya devam ediyorum. Kulak veren içten bir kalp bulabilmek, hikayene bir ortak bulabilmek insanı umutlu kılıyor çünkü. Yaşamak güzel şey. Yaranı gösterdiğinde birilerinin "Çok mu acıyor?" demesi yeter.

Tarık Tufan

***

“Ezel! Ezel, sakın yapma!”

Bahçenin içinde ilerlerken adımlarını hızlandırarak sesin geldiği tarafa yöneldi. İki kızın kahkahası bütün bahçede yankılanıyordu. Büyük adımlarla eve ulaştığında gördüğü manzara karşısında gülümsemeden edemedi. Bahçenin bir tarafında kahvaltı masası hazırlanırken diğer köşesinde Ezel’le Feza su savaşı yapıyordu. Gözlerini kısarak kızların ne yaptığını anlamlandırmaya çalıştı. Su savaşı yapmaktan ziyade geniş bahçeyi sulamak için kullanılan hortumu paylaşamıyorlarmış gibi duruyordu. Başını geriye atarak şen kahkahalarla birbirini ıslatmak için uğraşan kızlara seslendi. “Gazanız mübarek olsun!”

İki kız aynı anda şaşkınca bakışlarını Kartal’a çevirirken, Feza elindeki hortumu bir an boş bulunarak adamdan tarafa tuttu. Adam üzerine çevrilen soğuk suyun şaşkınlığıyla “Feza!” diye atılırken arkadan gelen üçüncü kız -Defne- üzerinin ıslanacak olmasını umursamadan Kartal’ın üzerine atladı. Adam kardeşini sıkıca kavrayarak havaya kaldırırken üzerine hala yağmur gibi yağmaya devam eden suya aldırış etmeden kendi etrafında bir tur döndü. Dördü de ıslanmıştı. Kızların çıngıraklı sesleri, adamın gür kahkahasına karışıp çoğalıyordu. Evin bahçesine çok gürültülü bir kuş sürüsü doluşmuş gibiydi. Sonunda kollarını gevşeterek Defne’yi yere indirirken “İn bakalım,” diye mırıldandı. Kızın çıplak ayaklarını çimenlerin üzerine bastığını görmesine rağmen “Dikkat et,” diye uyarmayı da ihmal etmedi.

Kartal, Feza’dan devraldığı hortumla terör estirmeye devam eden Ezel’e dönmüştü ki aralık dudaklarını suyun kesildiğini fark ederek kapattı. Annesi gelmişti. Suyu kapatmak için eğilen kadının doğrularak söylenmeye devam ettiğini duyduğunda elini ıslak saçlarının arasından geçirdi. Islandığı için üzerine yapışan gömleği rahatsız hissetmesine neden olsa da kadına gamzesini genişleten bir gülüşle karşılık vererek omuz silkti. “Çocuğum siz hiç mi büyümeyeceksiniz?” Bakışlarını Kartal’dan çekerek kızlarının üzerine çevirdi. “En büyüğünden en küçüğüne hepsi aynı!” Dört çocuğu da aralarında kıkırdayarak annelerine kaçamak bir bakış atarken kadın devam etti. “Haydi içeri! Şu kıyafetlerin haline bak.”

Aradan geçip giden dakikaların sonunda tüm aile, en azından kıyafetleri kuru bir şekilde kahvaltı masasında oturduğunda Nazenin Tunaboylu gözlerini devirmekten kendini alamadan dikkatini Kartal’a yönlendirdi. Adamın sağ bileğini ve elinin baş parmağını saran siyah bilekliği fark ederek başını isyanla omzuna eğdi. “Atıf...”

İlk ismini sadece annesinden duymanın alışkanlığıyla bandajlı elini havaya kaldırarak diğer dört parmağını oynatırken sakin bir gülüşle kadına baktı genç adam. Hafif nemli duran karışık saçlarıyla hala yaramaz bir oğlan çocuğu gibi görünüyordu. “Boks yaparken oldu.” Kaşlarını hafifçe çatarak dudaklarını, yüzüne muhteşem bir ifade oturarak hafifçe büktü. “Önemsiz bir şey.”

Kadının cevap vermek için aralanan dudakları Defne’nin “Ağabey,” diyerek araya girmesiyle hızla kapandı. “Her toplantıya yüzünde bir yarayla girmene ihtiyarlar ne diyor?”

SevdakederHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin