4/Nilüfer

6.2K 402 40
                                    

Ne güzeldin.
Uzayan, hep uzayan ellerin vardı.
Bütün çocukların ağzıyla konuşur gibiydin.

Ahmet Erhan

***

Bu sefer işini sağlama alarak çağırdığı taksiden inerken bakışlarını merakla etrafında gezdirdi Nilüfer. Dünkü faciadan sonra yeniden otobüsle gelmeyi göze alamamıştı. Adresi de bilmediği için en güvenilir tercihin taksi olduğuna karar vermişti. Şoföre parasını verdikten sonra üzerinde yürümekte zorlandığı topuklu ayakkabılarıyla küçük bir adım attı. Sakinleşmek istercesine derin bir nefes alırken bakışlarını saate eğdi. Beş dakika, sadece beş dakika geç kalmıştı. Tilbe’nin, son derece dakik olduğunu özellikle belirttiği adamın, ilk günü için bunu sorun etmeyeceğini umuyordu. Sitenin bahçesindeki müstakil evlerin arasında yürürken etrafını incelemeyi de ihmal etmiyordu. Eğer her gün bu taşlı yolu kat etmesi gerekecekse sakat kalması işten bile değildi. Çantasının ince askısına tutunurken dikkatli adımlarla adresteki evin önüne geldiğinde derince iç çekerek omuzlarını geriye itti.

Adamın dün son anda yaptığı uyarıdan sonra bugün elinden geldiğince şık giyinmeye çalışmıştı. İçinde, Açelya’dan ödünç aldığı inci beyazı ipek bir bluz; altında ise pudra pembesi cigarette bir pantolon vardı. Ayağına ise son derece zarif, yine Açelya’dan ödünç, teniyle aynı renkte, stilettolar giymişti. Omuzlarından dökülen düz saçları havalandırarak zile uzandı. Kısa melodiyi dinlerken, olduğu yerde sabırsızca yaslanarak kapının açılmasını beklemeye başladı. Kapının açılmaması üzerine kaşlarını çatarak yeniden zile bastı. Evin içindeki sesleri dinlerken yeniden zile basmaya niyetlenmişti ki kapı aralandı.

Orta yaşlarında, güler yüzlü bir kadınla karşılaştığında “Merhaba,” diye atıldı Nilüfer. “Nilüfer ben. Kartal Bey’in yeni asistanıyım.”

Kadın yüzündeki munis ifadeyle gülümsedi. “Çok memnun oldum güzel kızım ama Kartal çıktı.”

“Ne zaman?”

“On dakika oldu, olmadı.”

Anlaşılan adam, kıza beklediği anlayışı göstermeye niyetli değildi. Çaresizce havalandırdığı kaşlarını düzelterek başını salladı. Kapıda geçirdiği dakikalarla birlikte Nilüfer’in geçirdiği vakit de daha on dakikayı bulmamıştı. Kartal Tunaboylu, işteki ilk günü olmasına rağmen onu beklemeden çıkıp gitmişti. Her nereye gidiyorsa ya da neye yetişmeye çalışıyorsa beş dakika gecikmesi büyük bir felakete neden olacak değildi sonuçta. Kadının meraklı bakışlarını yakaladığında düşüncelerini öteleyerek “Teşekkür ederim,” diye mırıldandı.

Ardından geldiği yoldan geri dönerken sitenin güvenliğinden kendisi için bir taksi çağırmasını rica etti. Adamın programını hatırladığı kadarıyla, şirkete geçmeden önce şantiyeye gitmesi gerekiyordu. Şantiyeye gidecek olma düşüncesini aklından geçirirken umutsuzca ayağındaki topuklu ayakkabılara baktı. Bu gece eve tek parça dönmeyi umut ediyordu. Olur da düşüp bir yerini falan kırarsa annesi yerine Levent’e haber vermeyi aklının bir köşesine not etti. Çocuk hem güçlü, kuvvetli olduğu için onu kucağında taşıyabilirdi hem de annesi kadar telaşlanmayacağı muhakkaktı. Aklından geçen düşüncelere gözlerini devirirken kapıya yanaşan taksiye binerek gideceği yeri söyledi. Telefonunu çıkararak arayan soran olup olmadığını kontrol ettikten sonra ekran kilidini açıp kararsızca durakladı.

SevdakederHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin