10 🗝 'İç ses'

519 127 80
                                    

Oktay içinin hafifçe titremesiyle ürperdi. Telefonunun alarmının çalmasıyla kabusundan şiddetle uyanmıştı. Titremesinin sebebi ise ya gördüğü kabusun hala etkisindeydi ya da soğuktan üşümüş olmalıydı. Üstündeki kıyafetler yer yer dökülmeye başlamıştı ve saçlarına bakımsızlıktan ve kirden artık tarak girmiyordu.

İçinden, "Bu saçlara bir uzman eli değmesi gerekiyor." dedi. Sonra nedensizce kahkaha attı, "Artık kendi kendine konuşmaya da başladın ha Oktay. Zaten bir bu eksikti."

En son Demet'le buluşmadan önce evinin arka camından ağaca tırmanarak girmişti. Neyse ki komşuları Oktay'ı tanıdığı için pek aldırmamıştı. Neredeyse ağacın dalının kırılmasıyla yere düşecekti ki çıtırdama sesini duymasıyla zor bela kendini balkonuna atmıştı. Kendisine yetecek kadar parasını toplamıştı. Bu para ona en az bir ay kadar yeterdi. O ise gidip Demet'e bulabildiği en pahalı yüzüğü almayı tercih etmişti.

"Ah keşke etrafımda gördüğüm insanlar gibi odun olabilseydim." diye pişmanlıktan saçını başını yoluyordu.

Cüzdanında kalan son parasına göz attı. Bozukluklar ve kalan son yüz lirası sanki ona, "Kolaysa bizi de öyle kolay harcasana!" der gibi bakıyordu. Ama aşk insana en çaresiz durumda bile böyle saçma seçimler yapmaya zorlayabiliyordu.

Bugün karakola gitmesi gerekiyordu Oktay'ın. İfadesinin geri kalanını tamamlayıp komiserin çok önemli dediği konu hakkında görüşmeleri gerekiyordu. O ise yarım kalmış aklını kullanarak evine gitmeye karar vermişti. Günlerdir doğru düzgün yemek yememişti ve hep aynı kıyafetini kullanmaktan - artık kendisi kokusuna çok alışmış olsa da - koktuğunu ve dilenci gibi gözüktüğünün farkındaydı.

Planı yoktu. O en son yaşadığı ağaçla balkonuna tırmanma olayından sonra riske girmek istemiyordu. Zaten takati kalmamıştı artık böyle şeyler yapmaya. Açlıktan geceleri uyuyamıyordu. Uyusa bile kâbuslar görüyor, bir türlü rahata eremiyordu Oktay. Laboratuarın patlamasından dolayı işsiz kalmıştı ve parasının çok hızlı tükenmesi işini daha da zorlaştırıyordu.

"Riske gireceğim. Başka çarem kalmadı. Uzun zamandır evime girmiyorum. Onlarda bıkmıştır zaten. Hep beni mi takip edecekler?" dedi Oktay. Sandığın üzerindeki ceketini aldıktan sonra kulübenin kapısını açıp dışarıya çıktı.

Güneşe doğru dönerek kollarını arkaya kavuşturdu ve boş midesini oksijenle doyurmak amacıyla derin nefes aldı. Gözlerini zevkle kısarken anın tadını çıkarmaya çıkarıyordu ki birden öksürük tuttu. Uzun bir öksürük krizinden sonra ancak kendine gelebilmişti.

"Bir dakika rahat bıraksaydın ya beni. Sabah sabah anı bozacak zaman mıydı?" diye mırıldandı yere düşen şapkasını tekrar kafasına takmak için alırken.

Kendisinin ve Demet'in hep aynı yerden geçmesinden dolayı oluşan doğal patikayı hızla geçti. Anayola ulaştığında ilk başta yürüyerek gitmeyi planlıyordu evine ama karnının guruldamasıyla bu işten de vazgeçti. Parasını tasarruflu kullanmalıydı. O yüzden otostop çekmek amacıyla elini yukarı kaldırıp beklemeye başladı. Üniversite zamanlarında da birkaç kere bu yolla evine gitmişti. Fakat bir kere sarhoş bir adamın aracına binmişti. O günden beri tövbeliydi.

"Ama zor durumlar için geçerli olmasa gerek. Cidden buna çok ihtiyacım var." dedi. O sırada bir aracın yavaşlamasıyla kendi kendine konuşmayı yarıda kesmişti. Araçtaki adamla bir süre göz göze gelmişlerdi. Adam Oktay'ın giyiminden dolayı dilencinin teki zannetmişti herhalde ki tekrar gaza basıp hızla oradan uzaklaştı.

"İnsanlar bile seni ciddiye almıyor. Ben görsem bende böyle yapardım."

Oktay pes etmeye hazırlanırken bir araç yavaşlayıp kaldırıma yaklaştı. Arabanın siyah filminden dolayı içerisi gözükmüyordu. Camın aşağıya inmesiyle Oktay'ın ağzı açık kalmıştı. Çünkü güneş gözlüklü bir teyzeyle karşılaşmayı beklemiyordu. Teyze onun şaşırdığını fark etmiş olmalıydı bir kaşını kaldırarak gülümsedi.

Zamana DirenenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin