Bölüm 26 - İhbar

254 26 5
                                    

(Merve öldürülmeden birkaç dakika önce...)

Dillenger, hayatında ilk defa bir silah tarafından vurulmanın dehşetini yaşıyordu. Acıyan omzundan akan kanları fark edince küçük bir çığlık attı. Aslında mermi omzunu sıyırıp geçmişti ama o yavaşça kıyafetine yağılan kandan tedirgin olmuştu. Kan kaybından ölebileceğini düşündüğü için çamura bulanmış eliyle acemice yarasını kapatmaya çalıştı. Yaptığı bu saçma hareket yüzünden belki iltihap kapacak olan yarası daha çok sızlamaya başladı. Korkudan kaskatı kesilen gözleri, aklının tekrardan yerine gelmesiyle Merve'yi aramaya başladı. Hala yaşıyorsa neden ona yardım etmediğini bir türlü anlayamamıştı.

Merve'nin ona yardım etmemesinden dolayı duyduğu öfkeyle ayağa kalkmaya çalıştı ancak vurulduktan sonra sert bir şekilde yere kapaklandığı için sırtı incinmişti. Vücudunu yüzükoyun bir şekilde ayarlamak için kollarından destek aldı ancak omzundaki yarayı unutmuştu. Omzuna fazla yüklenince yüzünü buruşturarak kendisini tekrar çimenlerin arasına bıraktı.

İkinci bir kalkma denemesinde bulunacakken biraz ilerisinden yükselen boğuk çığlıklar nedeniyle, korkuyla çimenlerin içine yuvarlandı. Bu sesin sahibi Merve'ydi.

Çığlıklar atan cismin üzerindeki alevler bir an da çimenlere sıçramıştı. Dillenger, Merve'nin hırıltılı vücudunun yere çöküşünü izledi ve tekrar çığlık atmamak için elleriyle ağzını kapattı. Merve gözü önünde can çekişiyordu. Alevlerin arasındaki vücudundan gelen yanık et kokusu midesini bulandırmıştı

Sol omzunu kullanmadan yangından olabildiğince uzağa süründü. Omzundaki acı her hareketinde daha da artsa bile can korkusundan unutmuştu. Her ne kadar uzaklaşsa bile alevlerin, ağaçların dallarını çıtırtılardan hissedebiliyordu. Ötede yanan bir çam ağacın kozalaklarını patlamasıyla, ellerini kafasının üzerinde birleştirdi. Ağaçlar bile bir parçalarını yangından uzaklaştırmaya çalışıyordu.

Daha alevlerden nasibini almamış olan bir ağacın gövdesine sarılarak ayağa kalktı. Birkaç adım sendelese bile kısa sürede kendisine gelen bacakları, onu yangından uzak bir yere taşıyordu. Nereye gittiğini bilmeden tepeden aşağıya doğru yürümek için patikaya doğru yöneldi. Nefes borusunu tıkayan dumanlardan dolayı nefes alması zorlaşmaya başlamıştı ve onu ele geçiren öksürük krizleri etrafına bakmasını zorlaştırıyordu.

Yokuş aşağıya koşarken ayağına takılan bir taş parçacığı, zaten olmayan dengesini iyice mahvetmişti. Yanındaki bir ağaç dalına tutunmaya çalışırken sol omzundaki acı nefesini kesti ve bir bıçak gibi koluna saplandı. Dünyası kararmıştı ve bacakları, vücudunun verdiği bu ani tepkiyle kasılmıştı. Durmaya çalışırken vücudu öne doğru savruldu ve aşağıya yuvarlanmaya başladı.

Acıdan dolayı gözü kararmıştı ve hareket ettirmeye çalıştığı vücudu, bağımsız bir şekilde aşağıya sürükleniyordu. Neyse ki patikadan aşağıya yuvarlanan vücudu, yolun yarısından çoğunu yarı baygın olarak geçirmişti. Aşağıdaki düzlükte bulunan birkaç çalının yanına vardığında, hızı ancak kesilmişti. Bitmiş olan enerjisi onun tekrar hareket etmesine olanak tanımadı ve tekrardan bayıldı. Vücudu, orantısız bir şekilde çalıların arasında kalakalmıştı.

Gözlerini açtığında, yanındaki patikadan gelen seslere kulak kesildi. Sesin sahibi Oktay'ı kurtaran kişiden başkası olamazdı. Hareket etmeye çalışınca acıyla sızladı ve olacakları bir süre çalıların arasında izlemeye karar verdi.

Onun için saatler gibi gelen bu dakikalar içerisinde, pek bir görememişti. Enerjisini geri kazandığından emin olunca ayağa kalkmaya çalıştı. Yarasının kurumaya başlamış olan bölümleri hala sızlıyordu. Vücudunun çoğu yerinde de yaraların mevcut olduğunun farkındaydı. O yüzden olabildiğince yavaş hareket ederek ayağa kalktı. Bundan sonra yaşayacaklarının farkında olmadan yavaşça, ateş yakmış olan iki karaltıya doğru yürüdü.

Zamana DirenenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin