TERAPİ - ZD Yan Hikayeciği

342 13 21
                                    

NOT: Bu yan hikayecikle  ZD romanımın ilk sezonu sona ermiş bulunmaktadır. Bu kitaba uzun bir süre bölüm gelmeyeceği için herkesten öncelikle özür dilerim. Ayrıca bu kısa hikaye kitapla ilgili spoiler içermemekle birlikte tüm bölümleri okuyan okumayan herkes bu bölümü rahatlıkla okuyabilir. Dediğim gibi aylar sonra yazdığım ilk hikaye ve elbetteki acemilik olabilir. Kalemimin kullanmadıkça köreldiğini hissedebiliyorum. İyi okumalar dilerim. :)

"Aşk, çok zor bir şuur bozukluğudur... " - Eflatun

Gözlerine sıkıca sarılmış olan yün kumaş parçası yavaşça yüzünden çekilirken sabırsızca kıpırdandı. Çıplak ampulün yoğun beyaz ışığı gözlerini rahatsız etmiş ve kafasını hızla başka yöne çevirmesine neden olmuştu. Ancak ensesinden kavrayan bir çift el onu tekrar ışığa bakmaya zorladı.

Alıkonulmasının üzerinden aylar belki de yıllar geçmişti. Zihnindeki bulanıklık geçmişe dair olan anılarını anımsamasını güçleştiriyordu. Belirsizlik, kafatası sanki bir arı kovanına dönmüş gibi ona acı veriyordu. Beyninde ona durmadan fısıldayan bir ses vardı. Anlaşılmaz bir ses...

Göz kapakları zorla açılırken ışık onu bir hayli zorlamıştı. Her gün aynı aşamalardan geçmesine rağmen bunlara bir türlü alışamamıştı. Sağ gözündeki ışık çekildikten sonra bu sefer diğer gözüne geçildi. Bu işlem iki gözü de kıpkırmızı kesilene ve yaşlar içinde kalana kadar devam etti.

Zaman burada kullanılan bir terim değildi. Gündüz ve gece kavramları bu penceresiz binada gereksiz kalmıştı. Güneşin o ferahlatıcı ve içinizi ısıtan ışığı, yerini yapay ışık kaynaklarına bırakmıştı. Biyolojik saatin dengesizliğinden dolayı uyku düzeni verilen ilaçlarla sağlanmaya çalışılıyordu. Uykusuzluğun yan etkileri en alt düzeye kadar düşürülmesi amaçlanmıştı. Fazla uyumak burada israf sayılırdı.

Kirpiklerini birkaç kez kırpıştırdıktan sonra görüşü biraz daha netleşmeye başladı. Gözlerinin önündeki siyah noktacıklar da bir hayli azalmıştı. Odadaki postal sesleri uzaklaşırken çelik kapı gıcırdayarak kapandı. Derin bir 'oh' çektikten sonra oturtulduğu sandalyeye iyice kurularak kafasını yeniden toplamaya çalıştı.

Odanın içerisine kısa bir süreliğine göz gezdirmek bile istemiyordu. Göreceği şeylerin farkındaydı. Beyaz sıvayla kaplanmış kalın duvarların tavanında odaya hâkim olan yine beyaz ampuller vardı. Onun dışında görülmeye değer pek bir şey yoktu. Ayaklarını oturduğu sandalyede ileri geri sallayarak rahatlamaya çalıştı. Lakin seğiren göz kapakları ve titreyen parmakları onu korkutuyordu. Kollarındaki damarlar ise eskisinden daha belirgindi. Bu noktaya nasıl gelmiş olabilirdi?

Vücudunu hâkimiyeti altına alan ve düşünmesini zorlaştıran uyuşturucu ilacın etkisi bir süre önce geçmiş olmalıydı.Çünkü durumunun ne derece kötüye gittiğini ve benliğinin tükenme noktasına geldiğini anlayabilecek kadar aklı yerindeydi. Aynı zamanda odadaki bazı değişimleri de fark edebiliyordu.

Odanın basıncındaki değişiklik anlaşılabilir derecede yüksekti. Diğer bulunduğu odalardan daha aşağı katlara taşınmış olmalıydı. Ortadaki beyaz odaya hiç yakışmayan kırmızı cilalı masa gitmiş yerini ondan biraz daha büyük ve yuvarlak sayılabilecek beyaz bir masa gelmişti. Duvarın üst bölgeleri ise nemden ve rutubetten kabarmıştı. Denize bir hayli yakın oldukları düşüncesine ise bu rutubetten ulaşmıştı.

Serbest kalmış düşünceleri onu boğarken çelik kapı gıcırdayarak yeniden açıldı. Kafasını en ufak bir şekilde bile hareket ettirmeden sadece ayaklarına odaklandı. Terapi saati gelmiş olmalıydı. Burada bulunduğu günler boyunca bir tek burada fiziksel acı çekmemişti. Yine de rahat olamayacak kadar gergindi. Bağlı olmamasına rağmen görünmez zincirler sanki onu sıkıyordu. Sonunda dayanamayıp kafasını kapıya döndürdü ve gördüğü karşısında nefesi kesildi.

Zamana DirenenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin