Bölüm 21 - Yangın

277 41 12
                                    

Hayalet, odunların üstünde kımıldayamadan yatıyordu. Ayağa kalkmayı denedi ama tutunmaya çalıştığı ağaç dalları elinin altından kaydı ve paldır küldür yere düştü.

Merve'nin yaklaştığını fark etmişti. Merve, elindeki meşalenin ışığında bir iblisi andırıyordu. Hayalet, kadının yüzünün öfke ve intikam hisleriyle çarpıldığını görebiliyordu. Birkaç saniye sonra, elindeki ucu yanan ağaç dalını fırlatacak ve etrafının alevlerle kaplanmasına sebep olacaktı.

Artık o kadar yakınlaşmıştı ki Merve'nin irislerinde, kendi geleceğini görebiliyordu. Alevlerin arasında çırpınan ruhu, yeniden geri dönüşünün şevkini tadamadan küllerin arasına karışacaktı. Korkudan eli ayağına dolanmıştı ve hızlı hareket edemiyordu. Tekrar kalkmaya çalışırken göğsüne yediği şiddetli tekmeyle nefesi kesildi ve odunların arasına gömüldü. Kurtaramadığı sağ ayağı, vücudunun ağırlığı altında ezilmişti.

Kollarıyla bacaklarını hareket ettiremediği için öfkeli bir küfür savurdu. Yeniden ayağa kalkmayı denese de bileğinin acısıyla sessizce inlemiş, başaramamıştı. Ama birazcık sürünebilmiş ve odun yığınlarının ucuna ulaşmıştı. Sağ eliyle oradan uzaklaşabilmek için kumları tırmalarken eline tanıdık bir şey çarptı.

Birkaç dakika önce, odunların arasına yuvarlanırken istemsizce yere düşürdüğü tabancaydı bu. Hayalet, tabancayı beceriksiz hareketlerle ters çevirdi ve silahın gövde kısmından yakaladı. Ama gördüğü görüntü hoşuna gitmemişti. Silahın uç kısmı, hızla yere düşerken odunların sivri kısmına çarpmıştı ve içine doğru hafifçe göçmüştü. Her ne kadar küçük bir hasar olsa bile merminin dışarıya çıkabileceği alan daralmıştı ve mermi içeride patlayabilir ve temelli işi berbat ederdi. Zamanı olsa, içine bir sopa ya da herhangi bir şey sokar ve beş dakikada düzeltebilirdi. Tam işine yarayacağı sırada yaşadığı bu aksaklık, iyice canını sıkmıştı.

Merve'yle arasında yalnızca birkaç metre vardı. Meşalenin alevleri sağa sola uçuşuyor, odunları tutuşturmaya hazırlanıyordu. Artık gölgeler de onu terk etmiş, yerini ateşin çevreye yaydığı titrek ışıklara bırakmıştı.

Hayalet, bileğini saran acıya dayanarak, tabancayı körlemesine fırlattı.

Tabanca daha elinden çıkarken, çok kötü bir atış yaptığını ve Merve'ye hiçbir şekilde zarar veremeyeceğini fark etmişti. Bileğindeki acı ve stresten iyice gerilmiş kasları nedeniyle kontrollü bir atış yapamamıştı. Silahı yine de hedefini bulmuştu -arada Merve'yi ıskalayamayacağı kadar kısa bir mesafe vardı- ve Merve'nin alnından, sol gözünün hemen üstünden vurmuştu.

Taş kadar sert bir darbeydi ama kesinlikle ölümcül değildi. Kalın ve pirinç kabza, Merve'nin kaşını yarmış ve kanatmıştı. Merve içgüdüsel bir hareketle irkilmiş ve bir şekilde yığılı odunların uzağına düşmüş olan tek bir ağaç dalına basmıştı.

Eğri büğrü dal, kendi etrafında dönerek kıvrıldı ve Merve'nin ayağının altında dönerek tökezlemesine sebep oldu. Terörist öne atılarak toparlanmaya çalışsa da gözünden akan kan nedeniyle dikkati dağılınca dengesini kaybetti ve kazığın etrafına dizilmiş, üstleri yağla kaplı odunların içine düştü. Gevşek dallar ağırlığının altında bel verince elindeki yanan meşalenin, etrafını saran odunlarla temas ettiğini anladı.

Son bir çabayla çatırdayan ağaç dallarına tutunmaya çalıştıysa da odunlar patlamayı andıran bir BUUUMM! Sesiyle alev almıştı.

Alevler vücudunu sarıp kıyafetleriyle saçlarını kavururken Merve boğuk çığlıklar atıyordu. Yeniden ayağa kalkmaya çalıştıysa da ağaç dalları bir kez daha ağırlığına dayanamamış ve kırılarak toprağın üstüne düşmesine neden olmuştu. Bir çığlık daha atmayı denedi fakat boğazı ve ciğerleri, yanmış hava ve alevlerle dolmuştu. Boğazından bir insan sesine benzemeyen, korkunç bir böğürtü çıktı.

Zamana DirenenlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin