❌ 5. BÖLÜM ❌

5.2K 293 36
                                    

Tanrı'nın en büyük hediyesidir, hafıza kaybı. Ve en büyük cezasıdır, intiharı yasaklaması.

GAZEL'İN ANLATIMINDAN;

Düşersin ama kalkarsın.
Canın acır ama bu acıyı yok sayarsın. Ağlarsın sonra göz yaşların kurur, mahvolursun.  Bunca şeye rağmen elbet bir gün atlatırsın. Çünkü kendini bir şeylerle savaşmaya alıştırmışsın ve  her şeyin geçeceğine inanmışsın. Ama bak! Bir yanın hâlâ dizlerini kendine çekip, bir köşede yok olmayı diliyor. Her şeye rağmen sende çok iyi biliyorsun, her şey geçse bile o yanın hiçbir şeyi unutmuyor.

Dün olan ailevi karşılaşmamızdan sonra yeni bir otele yerleşmiştim. Oldukça lüks olan Demirsoy Oteli bana biraz pahalıya patlamıştı. Dün geldiğim gibi yatıp uyumuştum, malûm sabah uykumu pek alamamış Sancar Bey'in başıma açtığı şeyler ile uğraşmıştım. Dün gece çektiğim güzel uykudan sonra şu anda kendimi daha dinç hissediyordum. Geniş ve bir o kadar da rahat olan yataktan kalkıp oturur hale geldim. Evet sabah ilk işim hep bu oluyordu. Ayağa kalkıp büyük odadaki orta büyüklükteki banyoya geçtim. Kaç gündür duş almıyordum ve gerçekten de kokmaya başlamıştım. Buraya hiçbir eşya almadan geldiğim için giyecek bir şeyim yoktu o nedenle otelin mağazasına gidecektim. Lavaboda hızla işlerimi halledip ordan çıkarken bir yandan da akşam bir kenara fırlattığım kıyafetlerimi arıyordum. Bulduğum giysileri hızla üzerime geçirip, komedinin üzerine bıraktığım şapkamı kafama geçirip telefon, paketi ve çakmağı cebime koyup odadan çıktım. Oda anahtarını kapıdan çıkarıp telefonun yanına koyarken asansör ile uğraşmayıp merdivenlerden hızla inmeye başladım. Acil yemek yemem gerekiyordu yoksa şimdi şurada bayılacaktım!

Hızla inmeye devam ederken çarptığım sert cisimle geriye doğru sendeledim. Dengemi son anda sağlayıp düşmekten kurtulurken çarptığım şeye baktım. Karşımda duran yirmili yaşlardaki çocuk bana bakarken oldukça endişeli görünüyordu. Bana doğru adım atınca istemsiz bir adım geriledim.

"Ah! Kusura bakmayın bir şeyiniz var mı?"

Oldukça endişeli gelen sesine kaşlarım önce havalanıp daha sonra çatılırken kafamı iki yana sallayıp hızla ordan uzaklaştım. Daha fazla oyalanmadan mağazaya girerken, olduğum yerde durup istediğim şeyi aramaya koyuldum. Gözlerimin  radarına takılan siyah pantolonlar ile o tarafa ilerlerken kendi bedenimi aramaya başlamıştım. Bulduğum siyah çok cepli pantolunu koluma alıp erkek reyonuna geçtim. Asla kadın reyonundan tişört almazdım. Ben bir çok kadının aksine rahatı severdim. Etek yerine şort, elbise yerine pantolon, büstiyer yerine tişört, topuklu yerine postal giyerim. Aynen de öyle olmuştu. Geçtiğim erkek reyonundan hızla V yaka siyah bir tişört almış onu da koluma asmıştım. Etrafa bakmaya devam ederken üst rafta gördüğüm siyah şapka ile ona uzanmaya çalıştım. Evet çalıştım ama bilim bakalım ne oldu? Evet doğru tahmin boyum yetişmedi! Sonunda pes edip etrafa bakındım o arada geçen genç görevli gözüme takıldı.

"Hey sen gel buraya."

Kendi üzerine alınmış olmalı ki bana doğru gelmeye başlamıştı.

"Buyrun efendim?"

Göz sulandıracak olan nezaketine göz devirip elimle şapkayı işaret ettim. Genç ama uzun olan çocuk uzanıp şapkayı alırken bana doğru uzatıp almamı bekledi. Elinden aldığım şapka ile anında giderken ordan çıkıp kadın reyonuna geri döndüm. Iç çamaşırı bölümüne geçip kendime siyah yarım atlet ve siyah çamaşır alırken hepsini kucaklayıp masaya geçtim. Kasadaki kız eşyaları okutup poşete koyarken bende arka cebimdeki cüzdanı çıkardım.

"500 TL efendim."

Aldıklarım marka  olduğu için biraz pahalı olsa da bunu umursamayıp cüzdandan üç tane iki yüzlük çıkarıp önüne bıraktım. Üstünü vermeye fırsat vermeden poşeti alıp mağazadan ayrıldım. Etrafta oyalanmadan asansöre doğru ilerleyip çağır düğmesine  basarak gelmesini bekledim. O anda arkamdan gelen ayak sesleri yanımda son bulurken dönüp bakma gibi bir aptallık yapmadım. Gelen asansörün kapıları açılırken karşıdaki aynadan yanımdakine baktım. Sabah çarptığım çocuk dikkatle bana bakarken onu umursamayıp  odamın olduğu kata bastım. Kapanan asansör kapıları ile yanımdaki çocuk derin nefesler almaya başlarken, istemsizce kaşlarım çatıldı. Madem kapalı alan korkun var ne halt etmeye biniyorsun asansöre?! Gittikçe nefesi sıklaşan çocuğa doğru dönerken yüzünün kızarmış olduğu gözüme çarptı. Daha fazla beklemeden acil butonuna basıp asansörü durdururken kapıların iki yana açılması ile derince nefes soludu.  Hala asansörde bekleyen çocuk ile kaşlarım daha da çatılırken daha fazla beklemeyip onu ensesinden kavrayıp asansörden ittim. Şaşkına bana bakarken onu umursamadan kendi katıma tekrar bastım. Kapanan kapılar ile görüş alanımdan  çıkarken sonunda odamın olduğu kata gelmiştim. Asansörden çıkıp kapının önüne gidince cebimdeki anahtar ile kapıyı açıp seri adımlarla içeri girdim. Üzerimdeki ceketi yatağa fırlatıp postalları da çıkardım. Istikamet banyo olurken bir yandan da üzerimi çıkarıyordum. Üzerimdekilerden  kurtulduktan sonra kabinin içine girerek suyu ayarladım. Soğuk su başımdan aşağı akarken vücudum ilkten titrese bile daha sonra suya alışarak gevşedi. Kısa saçlarıma kenarda duran şampuanı alarak iyice yedirdim. Saçlarıma aynı işlemi iki defa daha yaptıktan sonra vücudumu da yıkadıktan sonra durulanıp, suyu kapatıp kabinin içinden çıktım. Küçük beyaz dolaptan aldığım beyaz bornozu üzerime geçirip bir tane de küçük havlu aldım. Banyodan çıkarken küçük havluyu da saçlarıma doladım. Havlu ile vücudumu iyice kurulayıp giyinmeye başladım.  Iç çamaşırımı giydikten sonra aldığım pantolonu bacaklarımdan geçirip giydim. Kemer kısmını belime göre ayalardıktan sonra üzerime yarım atleti giyip siyah tişörtü de üzerine geçirdim. Kısa çoraplarımı giyip yatağa oturdum. Hemen yanımda olan postalları da giyip sıkıca bacıklarını bağladım. Ayağa kalkıp banyoya tekrar girerken musluğun üzerindeki dolabı açıp raftaki tarağı ve kurutma makinesini aldım. Saçlarımı önce tarayıp daha sonra kuruttuktan sonra hızla fön çekip odaya girdim. Odada daha fazla oyalanmadan ceketimi üzerime geçirip, şapkayı da kafama taktıktan sonra, anahtarı da alıp odadan çıktım. Asansöre binip yemek yiyeceğim kata basarken beklemeye başladım. Kapıların iki yana açılması ile restoran tarzı bir yere gelirken hızla ilerleyip cam kenarı köşe ve arka bir yere geçip oturdum. Masada bulunan menüye bakarken yanıma garson gelmişti bile.

"Ne alırsınız efendim?"

Bu oteldeki çalışanlar da pek bi kibar canım!

"Kahvaltı tabağı ve çay."

Garson kafasını sallayıp giderken beklemeye başladım. O arada cebimden çıkardığım paketten bir dal alıp dudaklarıma yerleştirirken çakmağı da çıkartıp ucunu alevledim. Sigara tutuşurken derince soluyup sakince üfledim. Kısılan gözlerim ile etrafa bakarken tam karşıda oturmuş dikkatle bana bakan sabahki bana çarpan çocuk takıldı radarıma. Yanında 2 kişi daha vardı. Onlar bir şeyler konuşuyorlardı fakat o çocuk hâlâ  bana bakıyordu. Onun bu haline kaşlarım çatılırken gelen kahvaltım ile bakışlarımı ondan çekip sigarayı söndürdüm ve yemeğimi yemeye başladım. Dikkatimi tamamen yemeğe verirken etrafımdakiler umrumda değildi.

YAĞIZ'IN  ANLATIMINDAN;

Giray abi ve Poyraz yeni iş hakkında konuşuyorlardı. Kulaklarım uğuldamış gibi onları duyamazken tam karşıda oturmuş kahvaltısını yapan kızı izliyordum. Fazla dikkatli bakmış olmalıyım ki kaşlarını çatmıştı. Omuzumun sertçe sarsılması ile kendime gelirken kafamı iki yana sallayıp kendime geldim. Beni dürten Poyraz'a bakarken bana kaşlarını çatmış bakıyordu.

"Ne oldu lan, daldın gitti?"  

Alaylı sesinin bana ulaşması ile kafamı çevirip Giray abiye baktım. Masanın üzerine bıraktığı sigara paketinden aldığı tek dalı dudakları arasına yerleştirmiş ucunu alevlemişti. Yavaşça içine çektiği sigarayı yavaşça dışarıya bırakırken havada uçuşan dumana baktım.

"Şurdaki kız, sabah çarptığım kız o."

"Eee yani?"

Sessizliğini bozan Giray abi umursamazca bana bakıyordu. Onun bu haline ne kadar göz devirmek istesem de ölmek için çok genç olduğumu düşünüp anında bu düşünceyi attım kafamdan.

Sandalye çekilme sesi ile o tarafa dönerken kız sandayesinden fütursuzca kalkmış karşısındaki garsona diklenmişti. Giray abi de benim baktığım tarafa bakınca kaşları çatılmıştı. Giray abinin en nefret ettiği şeylerden biri de mekanında kavga çıkmasıdır. Sandalyesini geriye doğru itip ayağa kalkarken, onun kalkması ile bizde kalktık. Sert ve seri adımlar ile kızın olduğu masaya doğru ilerlerken yanlarına gelmemiz ile  Giray abi garsona bakıp kafasını git anlamında salladı. Garson anında toz olurken gözlerin hedefi yüzü şapka yüzünden görünmeyen kız olmuştu.

"Sorun nedir?"

Giray abinin soğuk çıkan sesi vücudumu titretirken kız hiçbir şey demeden yüzüne bakmaya devam etti. Biraz daha baktıktan sonra yanından geçip gitmişti. Tabi geçerken de omuz atmayı es geçmemişti. Onun bu davranışına şaşkınca bakarken Giray abinin irileşen vücudundan sinirlendiği belli oluyordu. Arkamı dönüp kıza bakarken, kız bizim masaya gidip ikinci bir şok daha yaptı. Lan bu ne cesaret? Masada duran Giray abinin sigara paketini alıp içinden tek dal alıp dudaklarının arasına yerleştirdi. Paketi atar gibi masaya fırlatıp çakmağı aldı. Sigarayı tutuşturup derince içine çekerken çakmağı incelemeye başladı. Çakmağı beğenmiş olmalı ki onu eline alıp çıkışa doğru ilerlemeye başladı. Giray abi şaşkınlık ve sinir karışımı kıza bakarken kız onun bu haline gülümseyip cebine koyup restorandan çıkıp, gitti. Kızın bu hareketlerine şaşkınca bakarken Giray abinin sert sesi kulaklarımızı ulaşırken kızın gerçekten de kim olduğu akıllardaki tek soru olmuştu.

"Kim lan bu değişik?!"

❌BÖLÜM  SONU❌

SOĞUK SEMT   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin