❌ 28. BÖLÜM ❌

2.4K 195 82
                                    

Siz annenizin gözünde hep küçükken,
Ben annemin gözünde hep ölüydüm.

GAZEL'İN ANLATIMINDAN;

Ağaca güvenebilirsiniz. Bilirsiniz ki incir ağacı incir verir, erik değil.
Hayvanlara güvenebilirsiniz. Çünkü aslan, aslan gibi davranır çakallık etmez.
Ama ne yazık ki insana güvenemezsiniz. Zira onlar, yüzüne gülümserken arkasında hançer gizleyebilen tek yaratıktır.

'Güven' kolay bir şey değildi, bunu her zaman kendime hatırlatıyordum. Hatta bir söz vardı 'Güven zor kazanılan fakat kolay kaybedilen bir şeydir' diye. Kendime bu aralar çok soruyordum. Ne yaptım da Giray'ın bana olan güvenini sarstım?  Bir bedelinin olacağını bildiğim hâlde onu öldürmemiştim. Uzaktan hep onları izlemiş ve korumuştum. Bir Arslanoğlu olmama rağmen onları Arslanoğullarına karşı savunmuş ve hep yardım etmiştim. Ama bunlara rağmen bana güvenmemişti hatta güvenmemişlerdi.

Kapının birden açılması ve Barış'ın içeri hanzo gibi dalması ile bütün düşüncelerimle aramdaki bağ koptu. Camın kenarında, oturduğum yerde yavaşça ona doğru dönüp kaşlarımı kaldırdım.

"Hayırdır Gazel, koca karı gibi oturmuşsun eline ip ile şiş de vereyim mi?"

Önün bu dediğine göz devirip ayağa kalktım.

"Sen o şişi al da kıçına sok Barış."

Onu odada bırakıp odadan çıktım. Koridordan geçip merdivenlerden hızla indim. Salonda kimse yoktu.

"Barış sen yalnız mı yaşıyorsun?"

Nedense ona sorular sormak istiyordum. Dün Osman'a mesaj atmıştım ama geri dönüş alamadan fenalaşmıştım. Şimdi ise, bunları kendim öğrenecektim. Hem canımda sıkılıyordu ve ondan başka uğraşacağım kimse yoktu.  Kendimi geniş kanepeye bırakıp hemen yanıma oturan Barış'a döndüm.

"Evet de hayırdır soru sormalar falan?"

"Hiç. Sadece seni tanımak istiyorum o kadar."

Omuzlarımı indirip kaldırırken koltuğa uzanıp bacaklarımı onun dizlerine koydum.

"Ailen nerde?"

Bir şey demedi. Belli ki ailesi hakkında konuşmak istemiyordu. Daha fazla zorlamadan konuyu değiştirdim. Dizine uzattığım bir bacağımı geri çekip kenardan karnına vurdum.

"Kalk lan yemek için bir şeyler hazırla da yiyelim."

Yüzünde hafif bir tebessüm oluşurken bunun konuyu değiştirdiğim için olduğunu biliyordum.

"Zıkkım ye lan, kalk kendin hazırla."

Birden aklıma dolan anılar ile bakışlarımı Barış'a sabitledim.

"Aç mısın?"

"Evet."

"Iyi, kalk da ye o zaman."

Mutfağa gelmem ile kendime kahve yaparken içerden oflama sesleri geliyordu. Buzdolabının açılması ile söylenmeye kaldığı yerden devam etti.

"Hayır, anlamıyorum ki nerde Türk milletinin misafirperverliliği? Ben yemek yapmayi bile bilmiyordum üstelik. Ne anlarım ben yemek yapmaktan! Çok biliyormuş gibi bakınıyorum bir de. Benim suç-"

"Yeter! Ne konuştun be. Yeter, sus."

Bacağımın önce boşluğa sonra da yere düşmesi ile gözlerimin önüne gelen resimler bir bir buharlaşıp gitti.

"Sen iyi misin?"

Bir şey demeden ayağa kalktım.

"Ben biraz dışarı çıkıyorum. Geç olmadan gelir planı yaparız."

SOĞUK SEMT   Where stories live. Discover now