❌ 15. BÖLÜM ❌

4.1K 222 27
                                    

Artık inancımı yitirdim, umudumun boynu bükük.

GAZEL'İN ANLATIMINDAN;

Ayrılırken karşındakinin 'kendine iyi bak' demesi kadar ikiyüzlüydü bu hayat. Çünkü seninle iyi olan birine sensizliği vaat edip, bundan sonraki hayatında iyi olmasını diliyorsun.

Gidenin 'hoşçakal' demesi kadar eksikti hayat. Çünkü senin ardından hoşluk değil boşluk kalıyordur oysaki fakat o bunun farkında değildir.

Ve hayat öyle bir şeydi ki, zorla fahişelik yapan birinin zevkle inlemesi kadar nankördü.

Elimdeki deri ceketi hemen önümde duran siyah spor çantasına zorla da olsa koyduktan sonra, çantanın fermuarını çekip kapattım. Çantanın askısını omzuma asıp, komedinin üzerindeki telefonumu pantolonumun cebine koyup, arabanın da anahtarını alıp odadan çıktım.

Bir karar vermiştim. Yeniden yurt dışına gidecek ve artık ne Arslanoğullarına ne de Yağız ve çetesine görünmeyecektim. Tıpkı buraya gelmeden önce olduğum gibi görünmez olup, bir hiç olacaktım. Asansöre binmeden merdivenlerden hızla inmeye başladım. Hiç kimseye görünmeden bir an önce bu lanet yerden uzaklaşmak istiyordum. Vedalar bana göre değildi, zaten veda etmek için de pek kimsem yoktu. Sessizce geldiğim bu şehirden yine sessizce gidecektim.

Karnımdaki acı yavaşlamama neden olurken derin nefes alıp inmeye devam ettim. Sonunda geldiğim giriş katında resepsiyona giderek çıkışımı yaptım. Giray denilen piçi vurduktan sonra ölmese bile hesabıma para yatırılmıştı. Beni bir süre idare edecek olan parayı yine de idareli kullanıyordum. Oda kartını resepsiyondaki kıza teslim ettikten sonra arkamı döndüm fakat döndüğüm gibi birine çarpmam bir olmuştu. Simsiyah gözlerin üzerine düşen ve çatılmış olan kaşlarla bana bakan Giray, bir dağ gibi önümde duruyordu. Bedenim anında kasılırken istemsizce nefesimi tuttum. Gözlerim onu gözlerinde daha fazla esir olamazken gözlerimi ondan çekip sağa doğru adım attım. Fakat adımım yine onun sağa doğru gitmesi ile havada kalırken bu sefer sola gittim. Tekrar önüme çekmesi ile nefesimi sesli bir şekilde dışarıya bırakıp kafamı kaldırıp ona baktım.

"Ne dikiliyorsun önümde? Çekilsene!"

Sesim nedendir bilinmez oldukça sert ve mesafeli çıkmıştı. Çatık olan kaşları daha da çatılırken, bana doğru bir adım daha atıp iyice bana yaklaşmıştı.

"Hayırdır, nereye böyle sessiz sessiz?"

Güldüm. Gülümsemem yüzümde oldukça yapay dururken ona bakmaya devam ettim.

"Sessizce geldiğim bu şehirden şimdi de sessizce siktir olup gidiyorum. Şimdi başka bir şey yoksa çekil yolumdan!"

Bir şey demeden önümden çekilirken hızla yanından geçtim. Geçerken sertçe omzuna vurmuştum. Otelden çıkıp otoparka indim. Sarı arabam olduğu yerden bana el sallarken ona doğru hızla yürümeye başladım. Kumandasından kilidi açıp çantamı arkaya attığım gibi sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdım. Arabayı olduğu bölmeden çıkarıp ilerlemeye başladım.

Birden karşıma çıkan Yağız ile sertçe frene basıp arabayı durduğum gibi indim. Gözleri dolmuş bana bakıyordu. Ah hayır, o gereksiz hemen gidip söylemiş miydi yani? Arka tarafa baktığım gibi onu gördüm. Omzunu duvar yaslamış bana bakıyordu. Onun arkasında ise o vardı. Poyraz.

Vücudumu saran anlık sinirle hızla belimdeki silahı çıkartıp ona doğrulttum. Mat siyah olan tabancamın hedefinde o vardı.

"Bu efsane makinenin ne olduğunu biliyor musun?"

Tek kaşımı kaldırarak sorduğum soruya karşı gözlerini kocaman açmış, afallayan bir ifade ile bana bakıyordu.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Benden sonra şimdi de onu mu vuracaksın?"

SOĞUK SEMT   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin