❌ 10. BÖLÜM ❌

4.4K 251 28
                                    

Gece uyumayanların, gündüze sığmayan acıları vardır...

GAZEL'İN  ANLATIMINDAN;

Hissettiğim acı artık ağır gelmeye başladı. Vücudum yorgun düştü. Göz altlarım morardı, gözlerim kırmızının tonunu aldı. Dudaklarım bir ölünün ki kadar kuru. Susamadım. Acıkmadım. Hatta nefes almama bile gerek yok. Ne oldu bilmiyorum. Başım dönüyor, midem bulanıyor. Kafamda milyon tane düşünce var. Kafamın içinde bir şeyler yapmamı söyleyen sesler var. Başım ağrıyor. Sertçe yutkundum. Susuz kalmış boğazım bu hareket karşısında acı verirken bunu görmezden geldim. Şu dakikadan sonra ne yaparım bilmiyorum. Kime giderim, kiminle konuşurum en ufak bir bilgim dahi yoktu. Kimsesiz kaldım galiba. Hep olduğu gibi. Hep olacağı gibi.

Burnumdan akan kan önce sus çizgime daha sonra dudaklarıma ordan da çeneme ve boynuma inerken kolumun tersi ile sertçe burnumu silip ayağa kalkamaya çalıştım. Ama dediğim gibi, sadece çalıştım. Karnıma aldığım darbeler sayesinde nefes almakta bile zorlanırken ben mal gibi ayağa kalkmaya çalışıyordum. Sinirle güldüm. Gülmek bile acı veriyordu.

Tekrar geriye doğru yaslanırken, üzerimdeki tişörtün eteklerinden tutup yavaşça yukarıya sıyırdım. Karnıma bakmaya korkarken gözlerimi kısıp karnıma  baktım. Ten rengimi kapatacak kadar  morarmış olan karnım oldukça dehşet verici görünüyordu. Karnımı kapatıp derince nefes alarak yavaşça kendimi yukarıya doğru çekerken yavaşça ayağa kalkmaya çalışırken kendimi zorlayıp ayağa kalktım. Dengede durmakta oldukça zorlanırken duvardan destek almaya devam ediyordum. Yavaşça yürürken, bunu yapanlara en yaratıcı küfürlerimi ediyordum. Fazla uzaktan gelmeyen sesleri duymam  ile olduğum yerde dururken, sesleri daha net duymak için nefesimi tuttum. Duvarın yanından kafamı uzatıp kimlerin olduğuna bakarken, gördüğüm kişiler ile hızla geri çekildim. Sancak ve  Pusat karşılarındaki adamla konuşurken duvara biraz daha yaklaşıp onları dinlemeye başladım.

"Abi valla kim olduğunu bilmiyorum. Birden silah sesleri geldi ama öyle bir iki el değil. Kim sıktıysa iki üç şarjör boşalttı. Ama dediğim gibi kim olduğunu bilmiyorum. Giray piçinin depoyu nasıl koruduğunu biliyorsunuz. Canlı girsem bile ki bu çok düşük ihtimal, canlı çıkmam imkansız."

"Tamam lan uzatma! Sen yine de o pezevenki takip etmeyi bırakma. Depoya giren çıkandan da haberim olsun. Hadi eyvallah."

Sancar yine son sözü söylemiş ve başkasına söz hakkı tanımamıştı. O da haklı gerçi. Yüce Sancar Arslanoğlu karşısında kim durabilirdi ki?! Kendi düşüncelerime gülerken, ağzımdan çıkan kahkahaya engel olamamıştım. Gülüşüm iyice büyümüş ve artık ayakta durmakta güçlük çekmeye başlamıştım. Daha fazla karşı koymadan yere çökerken kahkahalarım dinmiş öylece karşımdaki karanlık sokağa bakıyordum. Görüş alanıma giren iki çift ayakkabı ile kafamı kaldırırken, yukardan bana bakan Sancar ve Pusat'ı görmem kaçınılmaz olmuştu. Şaşkınca bana bakan şahıslara aldırmadan sinirle yerden kalktım. Aniden kaldığım için ağzımdan acı dolu inleme çıkarken, nefesimi tutup  yürümeye başladım. Tam diğer adımımı atacakken kolumun tutulması ile olduğum yerde dururken derince nefes çektim ciğerlerime. Çektiğim hava bile bana zehir olurken umursamadım.

"Neyin var senin böyle?"

Kolumu tutan Pusat'ın önce eline daha sonra da gözlerine bakarken kolumu ondan çekip yürümeye devam ettim.

"Hadi Pusat uğraşma şununla. Yemiştir bir bok, siktir et  gidelim."

Ne zaman artık sözleri, davranışları canımı yakmaz desemde sanki ilk defa söylüyormuş gibi kalbimi istila ediyordu. Işte bu yüzden de kendime kızıyorum. Kalbimi çıkarıp parçalarına ayırmak istiyorum. Ne diye kırılıyordu ki? Ne diye üzülüyordu? Artık alışmamış mıydı?

SOĞUK SEMT   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin