❌ 17. BÖLÜM ❌

3.4K 223 18
                                    

Kaybetme korkusunu bile kaybettim.

GAZEL'İN ANLATIMINDAN;

Insanlar hayatları boyunca birçok şeyi unutabilirlerdi. Kendine söylenen sözleri, çektikleri acıyı, atılan iftiraları her şeyi unuturdular. Ben unutmadım. Her gece uyumama engel olan, gecemi gündüzüme katan, kabuk tutmuş yaralarımı sızlatan anılarımı unutmadım.

Yurt dışına gittikten sonra bir sene boyunca bir anda ortadan kaybolmuştum. Bunu beni takip eden sevgili amcam da biliyordu fakat o da nereye gittiğimi bilmiyordu. Gerçi ilk zamanlarda bende bilmiyordum. Dünya üzerinden silinmiş gibiydim o zamanlar. Beni yanına alıp eğiten adamlar, bana bir senede hayatım boyunca çekmediğim kadar fazla acı çektirmişlerdi. Ne günlerce aç kaldığım günleri ne de çektiğim işkenceleri unutmuş değildim.

Şu anda aklımdaki tek soru ise, bu adama ne cevap vereceğim olmuştu? Ne diyecektim ki Giray'a, beni eğiten adamlar seni öldürmemi istediler bende anlaşmam olduğu için mecbur seni vurdum. Hadi ama bu adam beni bir sıkımda öldürürdü.

Karşımda durmuş siyah gözleriyle bana şüpheyle bakarken rahatsızca yerimde kımıldadım. Bana doğru bir adım daha atarken sert sesiyle mırıldandı.

"Biliyor musun, birisi yalan söylediğinde veya söyleyeceğinde anlayabiliyorum. Ve sen yeşil kafa, bana yalan söylemek için hazırlanıyorsun. Fakat ben yalanı hiç sevmem ve bana söylemeni de tavsiye etmem."

Hassiktir! Salağa yatsam daha beter olacaktı en iyisi üstü kapalı bir şeyler gevelemek.

"Kim olduğunu söyleyemem ama mecbur olduğumu bil. Şimdilik de başka bir şey sorma çünkü ne yaparsan yap cevaplayamam."

Kaşları çatılmış olsa da bir şey demedi ve arkasını dönüp üst kata çıktı. Salonun ortasında öylece ayakta dikilirken, uykum çoktan beni terk etmişti. Daha fazla ayakta durmayıp büyük deri koktuğa oturdum. Kafamı sırt kısmına yaslayıp tavanla bakışmaya başladık. Ona hiçbir şey anlatamazdım. Hem ne diye anlatayım ki onu tanımıyordum bile. Düşüncelerim bile ağırlaşmıştı artık. Ne düşüneceğimi bile bilmezken, her şey birbirine karışmıştı. Sırtımdaki yaralar olduğum pozisyonda beni zorlarken, yana doğru yatıp koltuğa iyice uzandım. Bir kolumu başımın altına koyarken diğerini koltuktan aşağı sallandırdım. Gözlerim yavaştan kapanırken aklımda halâ Giray'a anlatamadıklarım, ondan sakladıklarım vardı.

Yakından gelen tıkırtı sesleri ile gözümü açarken ne olduğunu anlamak için etrafa bakındım. Kafamı kaldırdığım gibi Giray ile göz göze gelince olduğum konuma baktım. Lanet olsun, sanırım gece koltuktan yere geçiş yapmıştım. Hızla doğrulurken sırtımın acısını yok sayıp ayağa kalktım.

"Bir an yuvarlanarak mutfağa geleceksin diye korktum. Dönmedolap gibisin yeşil kafa."

Sözlerine karşılık sadece gözlerimi devirirken bir şey demeyip elindeki kahve dolu kupayı aldım. Nerdeyse yarısına kadar içilmiş kahveyi kafama dikerek bitirdim.

"Boş yapma Giray, kahve yap. Ya da sen boş yapmaya devam et çünkü ben gidiyorum."

Üzerimde bana en az üç beden büyük olan tişörtün önünü pantolonumun içine sıkıştırıp dış kapıya doğru yürümeye başladım.

"Hey, nereye gidiyorsun?"

Arkam ona dönük olmasına rağmen kaşlarım havalandı.

"Osman'ın yanına. Ayrıca bana bu kadar alıştığını bilmiyordum. Sonuçta bir kiralık katilim yanıma yaklaşma o kadar."

Adım sesleri bana doğru yaklaşırken kolumdan tutulup çevrilmem bir olmuştu.

"Başlatma şimdi katiline. Hem sen bu Osman denen herifle ne zamandır görüşüyorsun?"

SOĞUK SEMT   Where stories live. Discover now