Bölüm 12

2.3K 118 11
                                    


      Konuşması bitip yanıma döndüğünde, sehpanın yanındaki minderden kalkıp, kanepeye geçiyorum, o da karşıma oturuyor. Ben yarım kalan konuşmamıza devam etmeyi beklerken, o bambaşka bir konu için aralıyor dudaklarını:"ıhhm şey." 

     Dudaklarının arasına sıkışıp kalan kelimeleri, ortalığa saçmadan önce bir süzgeçten geçiriyor olmalı ve her ne söylemeyi planlıyorsa hiç bir kelime geçemiyor tabi tutuldukları bu sınavdan. Ne var dercesine kafamı sallıyorum.

"Arayan kız arkadaşımdı." başını kaşımak için kaldırdığı kolu, üzerinde çalışıldığı belli olan kaslarını iyice belirginleştiriyor. 

"Ne güzel." Ağzımdan çıkan bu sözcükler, kendi kendime kızmama neden oluyor; ne mi güzel, güzel olan ne? Ben ortada başka bir kadını saracak bu kaslı kollar dışında güzel bir şey göremiyorum.

"Şey diyeceğim." 

De artık ne diyeceksen diye bağırmak istiyorum ona, bu kadar dramatize edecek ne söyleyecek olabilir ki kız arkadaşı hakkında? 

" Ya, yarın kız arkadaşım gelecekte, o buradayken sen dışarıda olabilir misin? Senden bahsetmedim ona da." Sanki beni,  bana ait olan bir evden göndermeye çalışıyormuş gibi bir çekingenlikle söylüyor bunları. İçine düştüğü durum beni mutlu etmediği gibi onuda sevindirmiyor. Nasıl desem sanki izin gününü kız arkadaşı yerine benimle geçirmeyi tercih edermiş gibi hayal kırıklığı olduğunu düşündüğüm bir ifade beliriyor yüzünde …

"Tabi. Burası senin evin sonuçta, beni istemediğinde sadece git demen yeterli. Bunu unutma."

"Yanlış anlama sadece bir günlük bir şey, temelli gitmeni istemiyorum senden. Sabah gelir, akşam dokuz gibi çıkar. Ben sana haber ve..." aklına hala Savcılık’ta incelenen telefonum gelince bir an duraksayıp, cümlesini değiştiriyor "... ama telefonun yok. Nasıl yapsak?"  Sweatin cebinde duran telefonu çıkarıp, ona uzatıyorum.

"Numaranı yazıp çaldırır mısın?'' 

Bu nereden çıktı diye bağıran gözleri, bir cümle kurmasına bile gerek kalmadan, onu cevaplamamı sağlıyor. "Tanju Bey verdi, ulaşabilmek için. Miras işlemleriyle alakalı." 

     Tanju Bey'in adını duymaktan hiç hoşlanmıyor. Onun adını her söylediğimde buruşan yüzünden anlıyorum bunu. Onun adını her söylediğimde evinde bir düşmanla yaşadığını hatırlatıyorum ona belki de. Ona uzattığım telefona, numarasını kaydedip kendi numarasını çaldırıyor. Telefonu, sehpanın üzerinde tek seferlik bir titreşimle kıpırdarken kaçan keyfim, kendimi bir kez daha yorgun hissetmeme neden oluyor.

'’Yorgunum, uyumak istiyorum.'' 

Şu an yatağımın üzerinde oturduğundan, onu kovuyor gibi görünsem de cayır cayır yanan gözlerim, zaten pekte olmayan nezaketimi kullanmama izin vermiyor.

''Bu gece yatağımda yat, ısrar ediyorum. Hem yorgunmuşsun, hem de beni anladığın için teşekkür etmek istiyorum sana.'' diyor, kibarca.

        Neden teşekkür ettiğini anlamam biraz zaman alıyor. Yarın evde olmamayı kabul etmemden bahsettiğini 15-20 saniye sonra anlayabiliyorum ancak. Bu sefer yatağında yatmayacağım konusunda itiraz etmiyorum ona, bunun için fazla keyifsizim.

''Peki, sen nasıl istersen.'' Yerimden kalkıp, koridorun diğer ucundaki odasına doğru yürümeye başlıyorum, ruh gibi görünüyor olmalıyım. Bana ne olduğu hakkında hiçbir fikrim de yok üstelik. Arkamdan koşar adımlarla gelip benden önce giriyor odaya. Çift kişilik yatakta, yatak başlığına dayalı duran yastıklardan birini eline alıp üzerindeki kılıfı çıkarmaya başlıyor. Onu durdurmak için yanına giderek; elimi, elinin üzerine koyuyorum.

Hayatımın Teklifi Where stories live. Discover now