Bölüm 20

1.8K 93 0
                                    


        Arabadan inip, eve girerken apartman kapısını her zamanki gibi açık buluyoruz. Evden çıkarken yanıma anahtar almayı bir türlü alışkanlık haline getiremediğimden, kapının bu hali bu eve dair en çok sevdiğim detaylardan biriydi; en azından sokakta kalmıyor, merdivenlerde bekleyebiliyordum Güven'i. Bu eve son gelişim olan bu gece, Güven'e dair her şeye olduğu gibi, bu kapıya da bir minnet duyuyorum;  ona dair her şeyi sevdiğim gibi yaşadığı bu apartmanı, apartmanın sürekli açık olan kapısını, evini, yatağını da sevdiğimi fark ediyorum. 

         Dairenin kapısına gelince Güven, anahtarı bulmak için ceplerini karıştırıyor ancak dakikalar süren bu arayış sonunda, anahtarı bir tür bulamayınca bana dönüp; ''Sana evde birisinin olmasına alıştığımı söylemiştim. Baksana anahtarını hiç unutmayan ben, bugün unutmuşum.'' diyor gülümseyerek. 

Umutsuzca soruyor: ''Umarım anahtarların yanındadır?''

       Çantamı açar açmaz içindeki anahtarları görsem de, onunla biraz oynamak istediğimden bulamamış gibi davranmaya çalışıyorum ancak yüzünde beliren ‘’Eyvah!! Ne yapacağız şimdi biz? ‘’ bakışına dayanamayıp gülmeye başlayınca, küçük oyunumda attığım kahkahalarla birlikte bozuluyor.  Anahtarları çantamdan çıkarıp, içeri giriyor ve onun da geçebilmesi için bir adım geri çekiliyorum. Onun içeri adımını atmasıyla birlikte, bu evde geçirdiğim ikinci günümde onun bana yaptığı hareketin aynısını yaparak, Güven’i, kapıyla aramda kalacak şekilde sıkıştırıyorum. Sağ kolumu kapıya dayarken gözlerimi, heyecanla parlayan gözlerinden bir saniye bile ayırmadan, kapının solunda kalan portmantoda bıraktığı anahtarı elime alıp, havada sallamaya başlıyorum. Onu taklit ederek yaptığım bu hareketler, onu tanıştığımız o ilk günlere alıp götürüyor. Yaşadığımız bu küçük flörtleşmeden aldığı haz, yüzünü aydınlatan bir gülümsemeye sebep oluyor. Ancak o, o gece benim yaptığım gibi başına gelecekleri kabullenip, hareketsiz kalmıyor; onunla oynadığım bu küçük oyuna belime doladığı kollarıyla yanıt veriyor. Hafifçe üzerime eğilmesiyle geriye doğru yaslanan bedenim, güçlü kollarından aldığı destekle, bir balerin esnekliğiyle neredeyse yere kadar eğiliyor; beni ayakta tutan tek şeyse belime sardığı kolları. Geriye yaslanmış vücudumu takip eden bedeni, dudaklarımızın arasında kalan  bir kaç santimlik mesafenin de kapanmasını sağlıyor. Dudakları, dudaklarıma değmek üzereyken beni öpeceğini düşünerek kapattığım gözlerim, elime uzanıp hala tuttuğum anahtarları ani bir manevrayla alan Güven'in zafer dolu kahkahasıyla birlikte açılıyor. Beni yatırdığı gibi, yine tek bir koluyla olduğum yerde doğrulmamı sağlıyor. Hızlıca kendine doğru çektiği bedenim, karşımda bir kaya gibi sert duran göğsüne çarpınca bir an için afallıyorum. Başını yeniden bana yaklaştırırken bir kez daha dudaklarımı es geçerek, kulağıma eğilip; ''Seni kandırmak çok kolay.'' diye fısıldıyor.

      Bu kez ben, onun kulağına yaklaşıp ''Söz konusu sen olduğunda..'' diye düzeltiyorum onu, biraz önceki ses tonunu taklit etmeye çalışarak.

        Beni hızlıca alıp döndürüyor, bir kez daha kapıyla onun arasına sıkışan benim; ellerimi boynuna, bacaklarımı da beline doluyorum. Beni, bedenimde gezinen dudakları eşliğinde, yatak odasına kadar taşıyor. Yatağın yanında durduğunda, beline sardığım bacaklarımı gevşetip, ayaklarımı yatağa basıyorum. Üzerimden söküp attığı gömlekten sonra;  göğüs seviyemde kalan başını, göğüslerimin arasına gömüp, bir kez daha dikkatimi dağıttıktan sonra dizlerimin arkasına yerleştirdiği elleriyle dengemi kaybetmeme neden oluyor. Ne olduğunu anlayamadan kendimi yatakta uzanmış halde buluyorum. 

      Ben, şaşkınlıkla gülerken; o, iki bacağımı birbirinden ayırıp üzerinden çıkarttığı tişörtten sonra çıplak kalan bedenini, iki bacağımın arasına yerleştiriyor ve yüzlerimiz birbiriyle karşı karşıya kalana kadar emekliyor yatakta. Yaptığı her şey derin bir nefes almama neden olurken, dudakları bir kez daha üzerimde dolaşmaya başlıyor. Ustaca kullandığı bu dudaklar, onların aslında üzerimde dolaşan cinayet silahım olduğunu bir kez daha unutturuyor bana. Onunla paylaştığım bu yatak, bedenimin üzerinde uzanan bedeni; donarak ölmek gibi tatlı, bir rüyaya dalar gibi yürüyorum kendi sonuma. Tam düşüncelerime teslim olmak üzereyken, bu anın tadını kaçırmaktan vazgeçip, kontrolü ele alıyor ve onu üzerimden itliyorum. Yanlamasına uzandığım yatakta doğrulurken, bir yandan da yaptığım bu beklenmedik hareketle dengesini kaybeden Güven’i, yatağın solumda kalan boşluğuna sırt üstü yatırıyorum. Kontrolün artık bende olduğunu göstermek istercesine bacaklarımı, beklenmedik bu hamlemin sebep olduğu şaşkınlıkla altımda uzanan Güven’in kasıklarının etrafına sardıktan sonra,  kulağına eğilip fısıldıyorum; ''Nakavt.'' 

       Genelde olanın aksine; tüm kontrolü ele geçirip, ondan öğrendiğim her şeyi; bu defa ben, onun üzerinde uyguluyorum ve kendisini tamamen bana teslim eden Güven’in de bu durumdan şikayetçi olduğu söylenemez. Paranın bana sağladığı o güçten olacak; hayatım boyunca ilk defa bu gece rüzgarda savrulan bir yaprak gibi hissetmiyorum kendimi. Hayatın iplerini elimde tutmanın verdiği güven, ilk defa bu kadar güçlü hissetmeme neden oluyor. Belki de yirmibeş yıldır ilk defa oyunu yönlendiren, kumandayı elinde tuttan benim ve belki de ilk defa hayatta olmaktan böylesine keskin bir zevk alıyorum.

       Bana oldukça fazla zevk veren bu kontrol oyunun sonuna geldikten sonra kendimi Güven'in sağ tarafına bırakıyor, bacaklarımı yan yattığımız yataktan aşağıya doğru sarkıtıyorum. Kendini biraz olsun toparlayıp, nefesi normal düzenine geri döndükten sonra, her zaman yaptığı gibi omzuma öpücükler kondurmaya başlayan Güven'e: ''Aynı evde yaşamaya devam etmeliyiz.'' diyorum.

Kafasını kaldırıp ; ''Nasıl yani burada mı yaşamak istiyorsun?'' diye soruyor büyük bir şaşkınlıkla.

''Senin olduğun her yerde yaşarım orası ayrı ama sence de daha iyi seçeneklerimiz varken burada kalmamız gereksiz bir mütevazılık olmaz mı ?'' diye soruyorum gülerek.

''Nerede yaşayacağız peki?''

''Üç tane ev varmış, yaşamak için aldığı, hepsi dayalı döşeli onlara gider bakarız yarın.'' diyorum. İlk defa çenemi başkasının değil de kendi malım için yormanın neden olduğu gereksiz bir gevezelikle; ‘’Aslında daha bir sürü varmışta diğerleri yatırımlık.'' diye devam ediyorum sözlerime. 

''Nasıl yani, senin evine mi taşınma mı istiyorsun?'' diye soruyor anlam veremediğim bir şaşkınlıkla.

Onu bir kere daha düzeltiyorum ''Bizim.''

Hayatımın Teklifi Where stories live. Discover now