Bölüm 14

2.2K 117 2
                                    


    Bu soru beni alıp, o absürt teklifi duyduğum o ilk ana götürüyor. Kelimesi kelimesine hatırlıyorum her şeyi.

                                                                ***

İmzaladığım o boş kâğıdı ona uzatırken soruyorum;  ‘’Oldu mu?

''Oldu. Şimdi beni dikkatli dinle.'' Elini, üzerindeki sabahlığın cebine atıp havluya sarılmış bir şeyler çıkarıyor. Merakla izliyorum onu, havluyu yavaşça açarken. Gördüğüm şey zaten karışmış olan kafamı daha da fazla karıştırıyor.

''O ne?'' diye soruyorum şaşkınlıkla

''Görmüyor musun? ''

''Görüyorum da benden ne istediğinizi anlayamıyorum.'' diyorum gergin bir gülüşle, bana küçük bir şaka yaptığını umarak.

''Bunu anlamak bu kadar zor olamaz değil mi? Zeki bir kadınsın sen.'' 

        Elbette tahmin edebiliyorum bana gösterdiği şeyle ne yapmamı istediğini ancak bunun anladığım gibi bir şey olmamasını diliyorum içinden. Bana bir açıklama yapmasını umarak şaşkınlıkla büyüyen gözlerimi, adamın kırışıklıklarla çevrelenmiş gözlerine dikiyorum. Ancak o gözlerin içinde umduğum o cevabı bulmam ne yazık ki mümkün olmuyor. 

‘’Hayır, hayır benden böyle bir şey istiyor olamazsınız. Böyle bir şey imkânsız.’’

''Merak etme düşündüğün gibi değil.''

‘’Tam olarak ne düşünmeliyim peki?’’

''Sana hayatının teklifini yapıyorum …''

                                                    ***

       Her kimse o adam, o akşam yaşanan her şeyi, Halit Bey’le aramızda geçen tüm bu konuşmayı, bana yapılan o teklifi biliyordu. Peki, benden ne istiyordu? Tanju Bey'in dedikleri geldi aklıma; ''Kendine dikkat et, ortanca oğlan pek sağlam ayakkabı değildir,  yasaları karıştırmadan halletmek isteyebilir işini.'' Bu notu hazırlayan o olmalıydı, beni huzursuz etmek için seçtiği bu yol işe yaramıştı. Aklımda birçok soru belirdi. Peki bu adam, Halit Bey’le konuştuklarımızı, onunla nasıl karşılaştığımızı nereden biliyordu? Bana o geceyi yeniden nasıl yaşatabiliyordu? Bu atıp tutmaktan çok daha fazlasıydı. Biraz önce yaşadıklarım bir tesadüf olamazdı, kesinlikle bu adamın bildiği bir şeyler olmalıydı.

         O soruyla bir kez daha karşılaşmak, o günü bir kez daha hatırlamak, bir kez daha merak etmeme neden oluyor ve ilk defa bu teklifi yapmak için neden benim gibi bir kadını seçtiğine dair bir cevap beliriyor aklımda.

        Belki de her şeyi şimdi anlamaya başlıyorum. Benim ödül olarak gördüğüm bu servet, bir cezaydı aslında; büyük büyük konuşmalarımın cezası. O sadece bizi cezalandırmak istemişti. Hayatı boyunca hiç bir şeyi olmayan bir kadına, her şeyini vererek ve hayatları boyunca istedikleri her şeye sahip olan çocuklarının elinden her şeyi alarak; bize paranın aslında düşündüğümüz şey olmadığını, insanın hayatını nasılda mahvettiğini göstermeye çalışıyordu. Para için her şeyi yapacağını inandığı bizlere, paranın aslında hiç bir şey olduğunu söylemeye çalışıyordu belki de. Ancak yanılıyordu, ona bu büyüklükte bir miras için her şeyi yapabileceğimi söylemek benim için hiç zor olmamamıştı; tüm bunlar, hayatı boyunca parasızlıkla sınanmış, genç bir kadının kendini bilmez konuşmalarıydı sadece ama bunu gerçekten yapmak öyle kolayca verilebilecek bir karar değildi.  Sadece para için yapılacak delilik miydi bu? Bu, üzerinde saatlerce hatta günlerce düşünülmesi gereken, gelgitleri asla bitmeyen bir süreçti. Evet, benden yapmamı istediği bu şeyin parasal bir karşılığı olamazdı ancak yine de teklif edilen mirasın muazzam büyüklüğü, insanın aklını çeliyordu, bu inkâr edilemez bir gerçekti. Zaten beni o kapıya kadar yeniden getiren şey de;  içinden bir türlü çıkamadığım bu ikilem ve yanıtları sürekli değişen sorularımdı. O gece, o kapıya kendime cevabını bir türlü veremediğim o sorunun yanıtını almak için gitmiştim; ‘’İstediklerimi elde etmek için ne kadar ileri gidebilirdim?   

      İçime çektiğim deniz kokan o derin nefes, beni geçmişten kalma bu düşüncelerimden kurtarıp, bir kez daha yaşadığım ana, deniz kenarında oturduğum o banka geri döndürüyor. Puslu havadan mı, kıyıya çarpan dalgalardan mı bilinmez bu defa daha derin, daha farklı düşünceler beliriyor aklımda, insanlık tarihinin başından beri merak edilen o soruyu bu kez ben, kendime soruyorum;

 ‘’ Peki, para değilse neydi? İnsan ne ile yaşıyordu? Bunca şeyi bana yaptıran şey neydi?’’ İçime çektiğim bu oksijen miydi, içtiğim bir bardak su ya da midemi doldurduğum çeşit çeşit yiyecekler miydi beni yaşatan? İnsan eliyle tuttuğu, gözüyle gördüğü  somut,  maddi şeyler olmadan yaşayamaz mıydı? İnsanı yaşatan şey atan kalbi değil miydi? Peki, benim kalbim ne için atıyordu? Cevap beynimin içinde yanıp sönmeye başladı; benim kalbimi attıran şey, onu gördüğüm o ilk andan beri Güven'di. Bana bu kadar yalanı söyleten, beni kusursuz bir tiyatro oyuncusuna döndüren şey; sahip olmak üzere olduğum o koca servet ya da özgürlüğümün elimden alınması değil, Güven’di;  bu sabah başka bir kadının kollarına terk edip gittiğim Güven.

         Güven'le Zeynep'in arasında olan şey bitmeliydi. Yanlış yapıyorlardı, Güven benim diğer yarım, iyi olan tarafımdı; şartlar ne olursa olsun benim olmalıydı. Bunun kulağa ne kadar yanlış geldiğini biliyordum. Ancak herkesin kendine ait bir hikâyesi vardı; bir hikâyedeki yanlış, başka bir hikâyedeki en doğru şey olabilirdi. Bu da benim hikâyemdi;  onun için savaşmalı ve daha da önemlisi onu kesinlikle kazanmalıydım. Bu, hikâyedeki herkes için en doğrusu buydu. Bugüne kadar karşılaştığım herkes beni yanlış yöne doğru sürüklemişti ancak belki de Güven benim şansımdı; beni doğru tarafa çekecek, benim değişimim olacaktı. Çoğu zaman büyük felaketler, ardından büyük mucizeleri getirirdi; ben, bugüne kadar o mucizenin, bana bırakılan o miras olduğunu düşünmüştüm ancak şimdi anlıyordum; değildi, benim mucizem Güven’di

       Oturduğum banktan hızla kalkarak, bir taksiye denk gelene kadar neredeyse koşar adımlarla yürümeye başlıyorum. Daha düşüncesi aklımdan yeni geçen taksi bir anda yanımda bitince; bunun, benim için bir işaret olduğu düşüncesi yayılıyor zihnimde. Evren doğru olanı yapmak, bizi buluşturmak için uğraşıyor olmalı. Elimi kaldırdığım anda önümde duran taksiye binip, ona koşuyorum; bu hayattaki en büyük ve en güzel hatama.

      

Hayatımın Teklifi Where stories live. Discover now