Bölüm 13

2.3K 119 0
                                    


         Sabah kendiliğimden uyandığımda saatin altıya gelmek üzere olduğunu fark ediyorum. Daha güneş bile doğmamış olmasına rağmen yeniden uykuya dalmak yerine; yataktan çıkıp, hala sönmemiş olan sokak lambalarının turuncu ışıklarıyla aydınlanan pencereye doğru yürüyorum. Yağan yağmurun ıslattığı camdan süzülen damlaları izlemeye başlıyorum. Bazıları birbirlerine paralel şekilde ama birbirleriyle hiç karşılaşmadan aşağıya süzülürken, kimileri yarı yolda birbirlerine karışıp, daha büyük bir damlaya dönüşüyor; parmağımla takip ediyorum birleşen damlalardan birini, diğer elimin işaret parmağını da yalnız kalmayı tercih eden bir damlanın üzerine yerleştiriyorum. Birlikte ya da yalnız bütün damlalar aynı sonda buluşup, birbirlerine karışıyorlar;  biz insanlardan çokta farklı değil diye geçiriyorum içimden. Yolları kesişen bu damlalar, aklıma içeride uyuyan Güven'i getiriyor. Sokaklarda yürüyen milyonlarca insan arasından neden onu, kalbi çoktan sahiplenilmiş ve bana asla güvenmeyecek bir adamı seçtim sevmek için? Onunla karşılaşabileceğim yüzlerce senaryo, yüzlerce olasılık varken neden hayat bu adamı bir sorgu odasında çıkarmıştı karşıma? Neden yolda yürürken çarpmamıştım ona, neden vapurdayken buluşmamıştı gözlerimiz, neden bir arkadaşımın beni tanıştırmak istediği yakışıklı bir çocuk değildi Güven mesela? Neden'lerle dolu bu düşüncelerim, saat sekize kurduğum çalar saatin, çalmaya başlamasıyla birlikte bölünüyor. Zamanın onu düşünürken bu kadar hızlı akmasına şaşırmıyorum artık.

       Saatin kulaklarımı çınlatan alarmını kapattıktan sonra. Dün geceden kalan kıyafetlerimi almak için Güven'in uyuduğu salona gidiyorum. Bir misafir beklemesine rağmen erken uyanmamış. Uykusu öyle derin görünüyor ki, onun yanında soyunmakta bir sakınca görmeden değiştiriyorum kıyafetlerimi.Tamamen hazır olduğumda, bir kez daha dönüp bakıyorum ona, uykusuna hala devam ediyor. Ben de uyandırmıyorum onu evden çıkarken; Zeynep gelince uyanır nasıl olsa. 

            Daire  kapısını ardımdan kapattığımda, hala bütün gün ne yapacağıma dair hiçbir fikrim olmadığını fark ediyorum. Artık durmuş olmasına rağmen; yerler, dün geceki yağmur yüzünden hala ıslak. Buna rağmen; bir deniz kenarına gitmek mantıklı bir fikir gibi geliyor kulağıma. Deniz kenarında yaptığım kısa yürüyüşten sonra ıslak olmasına aldırmadan bir banka oturuyorum. Ne ıslanmak, ne üşümek hiçbir şey umurumda değil; aklım sadece Zeynep'in kollarına bıraktığım Güven'de. Zeynep nasıl birisiydi acaba? Ne kadar seviyordu Güven'i?  Eğer benimle yaşadığını bilseydi ayrılır mıydı ondan? Ya da üçüncü kişiler yüzünden ilişkisini bitiremeyecek kadar çok mu seviyordu onu? Peki ya Güven, o ne kadar seviyor Zeynep'i acaba; ya Zeynep ne yaparsa yapsın bırakmayacak kadar seviyorsa, ya onsuz yapamayacağını düşünecek kadar çok seviyorsa onu ; ya kötüye gittiğini söylediği ilişkileri düzelirse yeniden? Birbirlerine yakışıyorlar mıydı acaba? Keşke en azından bir kere görebilseydim onları yan yana. 

       Ben düşüncelere dalmış, akıp giden zamanın içinde bir kez daha kaybolmuşken, kafasını örten bir fötr şapka ve uzun pardesüsü ile bir adam oturuyor yanıma. O gece geliyor gözümün önüne; bankın bir ucunda Halit Bey, diğer ucunda ben. 

''Merhaba.'' diyor adam. Kendi merhaba diyen sesim geliyor kulağıma.

Yanımdaki adam, ''İyi misiniz?'' diye sorarak devam ediyor konuşmasına.

Bense içimden gülüyorum kaderin bana oynadığı bu oyuna. ''Merhaba, bilmem siz?'' diyorum, Halit Bey'in bana verdiği cevabı tekrarlayarak . 

      Ne kadar geçmişti sahi o merhabanın üzerinden? Bu küçük sohbeti unutacağım kadar çok geçmemiş daha demek ki. Adam, soruma cevap vermek yerine elime küçük bir kâğıt bırakıp ayağa fırlıyor aniden. Şaşkınlıkla ona dönen bakışlarımı, adam gözden kaybolana kadar alamıyorum üzerinden . Yakalarını kaldırdığı, neredeyse yere kadar uzanan uzun pardösüsü ve kafasına geçirdiği şapkayla öyle gizlemiş ki kendini, bu gizemli adamın tanıdık biri olup olmadığını anlayamıyorum.  Elime tutuşturduğu kağıdı açıyorum merakla. Gördüğüm şey, damarlarımda akan kanı donduruyor, bedenimi bir cansız manken kadar hareketsiz bırakıyor; ne yapacağımı bilemez halde kalıyorum öylece...

Hayatımın Teklifi Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu