Bölüm 17

2.2K 103 2
                                    


        Elim, kapının altın rengi koluna uzanırken, bir anda duraksıyorum. Boşta kalan elimi, hala cebimde taşıdığım kâğıda uzatıp, kâğıdı cebimden çıkardıktan sonra; benim odadan çıkma girişimimin ardından, hiç vakit kaybetmeden masasının arkasındaki koltuğa yerleşmiş Tanju Bey’e doğru dönüyorum yeniden. O, bu ani karar değişikliğinin, nedenini anlamaya çalışarak bakışlarını üzerimde gezdirirken, masanın önünde kısa bir süre duraksadıktan sonra, cebimdeki kâğıdı, odadaki sessizliği yok edecek kadar sert bir şekilde,  masasının üzerine bırakıyorum.  

        Kâğıdın üzerinde yazanları okumak için masasının üzerine eğilen Tanju Bey’in bakışları suçüstü yakalanmış olmanın verdiği şaşkınlıkla masanın üzerindeki kâğıda çakılıp kalıyor.  Bense; parmaklarımın altında tuttuğum o kâğıt sayesinde kaçmaya çalıştığım o kötü anılarıma bir kez daha yakalanıyorum. O ses, bir kez daha çınlıyor kulaklarımda…

                                                                                ***

''Sana hayatının teklifini yapıyorum; Katilim olur musun? ''

    Duyduğum bu soru donup kalmama neden oluyor. Kulaklarıma inanmıyorum yanlış duymuş olmalıyım onu; kim böyle bir ricada bulunur ki, hem de böyle rahat bir şekilde. Bana bütün servetini bırakacağına nasıl inandım ki zaten. Gülmeye başlıyorum yeniden.

''Hahaha, bunun bir şaka olduğunu o bıçağı görür görmez anlamalıydım zaten. Neredeyse inanacaktım tüm bunlara, bana koskoca bir servet bırakacağınıza; sanki hayatım da bana bir kere bile tebessüm etmeyen, hatta benimle göz teması bile kurmayan şans, bana şimdi gülecekmiş gibi. Şans bana ancak dalga geçmek için falan güler zaten. Peki, bir şey soracağım size neden yaptınız bu şakayı, baktınız gideceğim yok korkutup kaçırayım falan mı dediniz? Merak ediyorum.''

Yaşadığım gerginlikten dolayı garipleşen konuşmam bile yüzündeki ciddi ifadeyi söküp atmaya yetmiyor. Gözlerimin içine bakan gözleri, sesimin kesilmesine neden oluyor.

''Ciddiyim. Şimdi seninle bir plan yapacağız hapse girmemen için, merak etme avukatım da sana yardımcı olacak.''

''Avukatınız da bu saçma fikri biliyor yani.''

''Tam olarak değil. Sadece eğer başın belaya girerse sana yardım etmesi gerektiğini biliyor. ‘’ Bir an duraksıyor. ''Her ne pahasına olursa olsun.''

''Siz çıldırmış olmalısınız. Tabi ki de sizi öldürmeyeceğim.''

Üzerinde imzam ve adımdan başka hiç bir şeyin yazılı olmadığı beyaz kâğıdı havaya kaldırıp, sallamaya başlıyor.

''Peki ya ne yapacaksın?''

''Ne alabilirsiniz ki benden? Dediğiniz gibi hiç bir şeyim yok benim. ''

''Üzerine bana borçlu olduğunu yazabilirim mesela, paran olmadığı için hapislerde yatarsın. Hem sözü geçen adamım ben, tahmin ettiğinden çok daha uzun süre yatarsın ya da sen benim canımı almazsan, ben seninkini alırım. Kim bilir? ''

''Sizi öldürsem de hapiste yatarım. En azından elime kimsenin kanı bulaşmamış olur. Ayrıca ölüm benim korktuğum bir şey değil.''

''Öyleyse neden çokta korkunç bulmadığın ölüme göndermekten çekiniyorsun ki beni? Hem sen hapiste çürüyesin diye bırakmıyorum bu parayı sana, bir plan yapacağız. Herkes intihar olduğuna inanacak merak etme.''

''Ne güzel dediniz. Eğer ölmeyi bu kadar istiyorsanız intihar edin o zaman. Neden benden istiyorsunuz bunu yapma mı?''

''Çünkü tüm bunlara durup dururken sahip olmadım. Eğer hiç bir şey yapmadan, her şeye sahip olursan çocuklarım gibi hiç bir işe yaramayan, bir serseri olursun. O yüzden bir şeyleri feda etmek zorundasın bu uğurda ve ben de bu hasta ve yaşlı halimle daha fazla yaşamak istemiyorum artık bu dünya da. O yüzden tüm bunlara kavuşmak için geçmen gereken sınav; beni öldürmek. '' Ellerimi tutup devam ediyor konuşmasına: ''Hem bu bir cinayet değil, bunu ben istiyorum senden.''   

Hayatımın Teklifi Where stories live. Discover now