Bölüm 32

2.7K 95 5
                                    


‘’Hem de böyle bir dönemde. Bu nasıl olur? Ben nasıl hamile olabilirim?’’

      Hayatın benimle alıp veremediği neydi? Neden böyle bir haberi bile gözyaşları içinde almalıydım ki ben? Sadece bir kaç saniye önce söylemiş olsa bana, bu haber beni havalara uçururdu peki ya şimdi... 

       O da çöküyor yanıma. Yüzünü ellerinin arasına alıyor. İkimizde ne yapacağımızı bilemez halde yan yana oturuyoruz, sessizce. Bu halde dakikalar mı geçiyor, saatler mi geçiyor bilmiyorum, bilmiyoruz. Bu adamın bana defalarca unutturduğu zaman kavramı bir kez daha çıkıyor aklımdan… Delicesine sevdiğim adam, ölesiye nefret ettiğim adam; daha bir kaç dakika önce canımı istese bir bildiği vardır diyerek canımı verecek kadar güvendiğim adam, şimdi ona arkamı bile dönemeyecek kadar güvenemediğim adam; içimde o adamın bir parçasını taşıdığım haberinin neden olduğu mide bulantısı, içimde o adama dair bir şey taşımanın midemde uçuşturduğu kelebekler... Mutluluk, üzüntü, aşk, nefret her şey… Tam bir karmaşa hali. Peki, ben şimdi ne yapacağım, yanında kalıp başımı, omzuna mı yaslayacağım yeniden ya da hayatından çıkıp gidecek miyim? Peki, bu bebek, o ne olacak her şeye rağmen doğmalı mı? Ya da iki birbirine aşık insanın bile birbirlerine böylesine yabancı olduğu; kötülüklerle, yalanlarla, gözyaşıyla dolu bu dünyaya hiç gelmemeli mi? 

Güven'in omzumda hissettiğim eli,  gözyaşlarıyla sırılsıklam olmuş yüzümü ona doğru çevirmemi sağlıyor.

"Neden bu kadar tepki verdiğini anlamıyorum?" 

"Anlamıyorsun öyle mi?" 

"Evet, anlamıyorum. Eğer bildiğimi söylemeseydim, sen de sessiz kalmamı, kimseye bir şey söylememi, her şeye rağmen seni sevmemi ve bu muhteşem hayatımıza kaldığımız yerden devam etmemizi isteyecektin benden değil mi? Ben de bunu yaptım, bildiklerimi hiç kimseye söylemedim, her şeye rağmen seni, bizi seçtim, bebeğimizin hapiste doğmasına izin veremezdik. Başından beri istediğin şeyi yaptım diye bana kızamazsın."

       Haklıydı, ben de susmasını isteyecektim ondan, konuşmamasını o daha bile fazlasını yapıp yanımda kalmış, beni kurtarmak için başkasını yakmayı bile göze almıştı, bu hayal ettiğimden bile daha fazlasıydı öyle değil mi? Bir katil olarak, onlarca insana yalan söylemiş biri olarak; başka birisine, bana karşı dürüst olmadığı için nasıl kızabilirdim? Hak etmiştim, şu dünyada en çok sevdiğim insanı sırtından bıçaklayıp, onu bir yalana inandırmaya çalışırken; bıçaklanan, onca zamandır kandırılan ben olmuştum. 

"Haklısın. Eğer birini öldürecek kadar ileri gittiysen, başına iyi şeyler gelmesini ya da karşına iyi insanlar çıkmasını bekleyemezsin. Eğer kendin iyi ve dürüst bir insan değilsen, başkalarını iyi veya dürüst olmadıkları konusunda suçlayamaz;  senin olmayı başaramadığın bir insan olamadıkları için onlara kızamazsın. Başkasından senin olamadığın kişi olmasını bekleyemezsin. Kendimi sana layık görmemiştim hiç bir zaman ama sen benmişsin meğer, biz birbirimiz için yaratılmışız. Ben, seni benden farklı olduğun için sevdiğimi düşünmüştüm, meğer aynı olduğumuz için çekilmişim sana doğru. Ne sen benden daha fazlasın ne de benim senden aşağı kalır bir yanım var. Biz birbirimizi hak ediyoruz. Biz birbirimizin ödülü değil, cezasıymışız aslında.’’ Sözlerimi biterken, başımı omzuna koyuyorum.

"Peki, neden yaptım, onu da biliyor musun?" 

Kafasını aşağı yukarı sallayarak evet diyor bana. 

‘’Nasıl yani, her şeyin Halit Bey’in fikri olduğunu biliyor musun?’’

‘’Evet, her şeyi biliyorum.’’

Hayatımın Teklifi Where stories live. Discover now