Bölüm 2: Zıpla!

828 69 81
                                    

***

KAYKAY AYAKLARININ ALTINDA gürültüyle dönüyordu. Tekerlekler çakıl taşlarının küçük parçalarını yuvarlar veya yolun kenarındaki platforma doğru fırlatırken Taehyung kafasını çevirdi ve böyle bir yığın sıçrayan taşı izledi; metal çizgilerden birine çarpıp sivriltilmiş bir şekilde görüş alanından kayboldular. Ortamın ışığı loştu çünkü gök, hala alacalı mor bir tondaydı. Kambur ayın etrafına serpiştirilmiş yıldızlar rastgele parlıyordu. Yakında ay bir kez daha uzaklaşacak, güneş onun yerini alacaktı, her günkü döngü devam edecekti ama o güne özel başka bir şey de olacaktı gök yüzünde. Tam gün doğumunda, eğer haberde doğru okuduysa. Taehyung saatine bakmadı çünkü zamanı görmeye gerek yoktu, şöyle böyle neredeyse tren istasyonuna varmıştı. Kaykayı sürmeyi bıraktı, arkasına bastırdı ve kaykay dikelince kucağına aldı. Sırt çantasına koydu ama fermuarı tam çekmeden birazını açıkta bıraktı, sonra iki elini de kotunun cebine koydu ve dönüp etrafı taramaya başladı.

Geçmişte sayısız kez buraya gelmişti, hepsi gelmişlerdi ve etraf nadiren değişirdi. Genellikle hep aynı görüntü vardı. Hemen yanında bulunan raylar, bildiği kadarıyla artık işlevsizdi. Alanı genelde yük alış-verişi yapan kamyonlar ve tırlar depolama için kullanıyordu. Yıllar içinde gidip gelen kamyonları gördüğü olurdu ama işçilerle hiç karşılaşmazdı. Birilerine bela olmamak için görünmemeye çalışıyordu, sonuçta burası halka açık bir park değildi. Şanslıydı ki işi zor değildi çünkü etrafında bir kamyon olduğunda, taşınan şeylerin gürültülü seslerini duyabiliyordu. Kepenkli kapıların yuvarlanırken çıkardığı gıcırtılı sesleri, çalışanlardan birinin ötekine koliyi uzatması için bağırmasını... O zamanlarda saklanmak için uğraşmasına gerek kalmaz, hemen iki konteynırın arasına girer ve gitmelerini beklerdi. Şu anda bulunduğu yerde çıt çıkmıyordu, görünürde de kimse yoktu; ama çok yakında altı kişi daha varmış olacaktı.

Taehyung raylara doğru baktı ve sonra kafasını sağa çevirdi. Eskiden trenlerin altından geçtiği taştan bir tünel vardı. Ucu karanlıktı ve derin gözüküyordu. Kullanımda olduğu zamanlarda, insanlar treni beklerken tünelin üstündeki küçük köprüde dururdu. Oraya bir kaç kere çıktığını ve sadece eskimiş bankları gördüğünü hatırladı. Küçük çocukların parmak ucuna kalkıp köprüden aşağı baktıklarını hayal edebiliyordu, altlarından geçen renkli ve hızlı lokomotiflere. Acaba kendisi de küçükken aynısını yaptığı için mi gözünün önünde kolayca canlanıyordu, bilemedi. Yine de önceden burada en azından bir kere bulunduğuna emindi, arena terk edilip izole olmadan önce. Gözlerini bir anlığına köprünün ön tarafına çevirdi, yapıldığı koyu gri taşlara baktı, bir arada durması için sürülen kirli çimentoyu inceledi. Yüksek duvarların orasında burasında grafitiler vardı, gün ışığında bile karanlık olsa da iç kısmında daha çok vardı. Mevsimler eskitmişti, belki yağmurlar sökmüştü boyalarını ve grafitiler artık silinip eskimiş ve mağara yazılarına dönmüştü. Ne yazıldığı anlaşılmıyordu, belki bir tanesi hariç.

O günü çok net hatırlayabiliyordu. Bir kış gecesi geç saatlerde, köprünün üzerine çıkmak için botlarını vura vura yontma taş basamaklara tırmanmışlardı. Fikir kendisinden çıkmıştı her zaman olduğu gibi, böyle şeyler ilk onun aklına gelirdi ancak her zamankinin aksine o sefer susturulmamıştı. Arkadaşları umursamazca kafasını sallayıp saçmalamamasını söylemek yerine heyecanla onu onaylamışlardı. Sanki çok güzel bir fikirmiş gibi soruları art arda sıralamışlardı; Nasıl bir şekil yapsak? Kim çizse? Ne kadar büyük olsa? Nasıl yazsak? Sonunda karar verdiklerinde Hoseok sırt çantasını açmış ve içinden spreyleri çıkarmıştı. Taehyung'un fikri de buradan geliyordu aslında, Hoseok kendi sanatsal faaliyetleri için spreyleri kullanmış ama fazla sesli ve sinir bozucu bulunca atmak istemişti. Taehyung da arta kalanlarla eski tren istasyonunda grafiti yapabileceklerini söylemişti. Sonra dondurucu soğuğa rağmen hepsi atkılarını çıkarmış ve Jimin'in çarşaflardan yaptığı gibi bir güvenlik halatı yapmışlardı.

Brotherhood | [Türkçe Çeviri]Where stories live. Discover now