Bölüm 14: Şamandıra Değil, Çapa

346 46 69
                                    

***

NAMJOON ODANIN KAPISINI İTTİ ve içeri girdiğinde Yoongi'nin görünürde olmadığını fark etti. Muhtemelen Jimin Hoseok'u getirdikten ve Hoseok uyandıktan kısa bir süre sonra çocukların olduğu diğer odaya dönmüştü ve kendini bu durumun dışında tutmaya çalışıyordu. Namjoon onu suçlayamazdı ama tüm olayı kendisi ve Seokjin'e bırakmıştı. Bu yüzden sadece bir şeyler yapabileceklerini umuyordu, olayı daha da kötü hale getirmeden ve kimseyi kızdırıp sinirlendirmeden bunu halledebileceklerini. Gerçekten konuşmaya ihtiyaçları vardı, oğlanın içini dökmesine ve aklındakileri boşaltılmasına, bu yüzden de doğru oynamalıydılar. Elinde tuttuğu poşet o kadar da ağır değildi, içinde sadece bir şişe su ve küçük bir paket şeker vardı. Namjoon içgüdüsel olarak poşetin içindeki meyveli şekerlerden almıştı, çünkü Hoseok'un kan şekerinin düşmüş olabileceğini düşünmüştü ve tamamen bu yüzden olmasa da bayılmasının sebeplerinden biri bu olabilirdi. Eğer Hoseok yemek istemezse diğer çocuklara verecekti ama kabul etmesini umdu, en azından şekerler kendisini biraz daha iyi hissetmesini sağlardı.

Arkasındaki kapıyı bakmadan kapattı, kulpu bırakırken yüksek klik sesini duydu ve odaya baktı. Hoseok Seokjin'le beraber yataklardan birindeydi, aynı birkaç dakika önce onları bıraktığı pozisyondalardı, sadece oğlan şimdi uzanmak yerine oturuyordu. Bacaklarını önünde toparlayıp buruşuk çarşafın üstünde bağdaş kurmuştu, hafifçe kambur duruyordu. Bir eli kucağındaydı ve diğeriyle de gözünü, anlını ve şakaklarını ovuyordu. Saçları darmadağınıktı ve düzeltmeye çalışmamıştı bile, parmaklarıyla daha da kurcalamıştı. Yatağın ucunda Seokjin oturuyordu ve bacaklarını aşağı sarkıtmıştı. Arkadaşı yorgun görünüyordu ama Namjoon onun ifadesinin bir an bile değişmeyeceğini biliyordu, oğlanı rahatlatmak için o yumuşak gülümsemesini hiç bozmayacaktı.

"Hey," dedi Namjoon kapının önünde dikilirken. "Her şey yolunda mı?"

"Evet evet," Seokjin yanıtladı, kafasını sallarken aynı gülüşünü göstererek. Onun sesini duyunca Hoseok gözlerini açtı ve ona baktı, yavaşça kolunun tekini indirip diğerinin üstüne koydu.

"Yoongi çocuklarla kalmaya gitti, odadan çok gürültü çıkmasın diye."

"Çocuk değiliz," dedi oğlan tembelce gülümseyerek. "Hatırladın?" Kısık veya parçalı bir sesle konuşmuyordu ama hala kafası bulanık gibiydi, yavaş konuşuyordu. Yine de yüzündeki o gülümseme, en parlaklarından biri olmasa bile, acı dolu ifadelerinden sonra harika bir görüntüydü.

"Ve sen de benim ne dediğimi hatırlıyorsun, değil mi?" Seokjin kafasını çevirirken onu yanıtladı.

"Evet, hatırlıyorum." Hoseok kafasını sallayarak onayladıktan hemen sonra inleyerek durdu, bu hareketi bile kafasına bir acı dalgası göndermeye yetmiş olmalıydı. "Ama hala katılmıyorum..." Namjoon odanın içinde ilerleyip yatağa yürüdü ve poşeti kaldırıp su şişesini çıkardı, oğlana uzattı. Hoseok şişeyi aldı ve kapağını açmaya çalıştı ama birkaç saniye sonra yapamayacak gibi gözüktü, parmakları düzgünce tutamıyordu. Seokjin yardım etmek için elini uzattı ve oğlan şişeyi ona pasladı, büyük olan bileğinin tek hamlesiyle kapağı açtı. "Teşekkürler."

"Lafı bile olmaz," yanıtladı, Hoseok ağzı açık şişeyi alıp sudan yudumlarken. "Başın nasıl?"

"Jimin nasıl?" diye sordu oğlan aniden. Kendinden bahsetmemek için konuyu değiştiriyormuş gibi gözükse de Namjoon onun gerçekten bilmek istediği için sorduğunu anlayabiliyordu. İfadesi hem endişeli hem de olanlar için üzgün gözüküyordu, bir anda bayılıp arkadaşını o şekilde korkuttuğu için suçlu hissediyor gibiydi. "O iyi mi?"

"Sanırım." dedi Namjoon bir an düşündükten sonra.

"Biraz şoka girmişti tabii ki." Seokjin ekledi. "Ama normal olarak. Senin iyi olduğunu görünce o da sakinleşti."

Brotherhood | [Türkçe Çeviri]Where stories live. Discover now