Bölüm 5: İç Çamaşırsız

538 59 72
                                    

Ç/N:

(Suxmett, söz verdiğim gibi bu bölümü sana ithaf ediyorum fjskjfhfjsk okuduğun için teşekkür ederiim <3)

İyi okumalar~

***

SEOKJIN HARARETLİ BİR BAĞIRIŞ sesine uyandı ve bir an gözlerini açamadı, hatta kıpırdayamadı bile. Yorgundu. Sadece bir kere yemek molası dışında sekiz saat yolculuk yapmaktan, tüm gün tuvalet bulamadıkları için yol kenarlarına işemekten hem fiziksel hem zihinsel olarak tükenmişti. Hala sesleri duyuyordu ama kulağı pamukla tıkalıymış gibi öteden geliyordu, tekrar gözlerini açmaya çalıştı ama göz kapaklarını kaldıramadı. Dışarıda bir şeyler oluyordu, tam dıştaki odaları birbirine bağlayan verandada olmalıydı ama ne olduğunu zihninde toparlayamadı. Moteldeki yöneticiler bir şeyi mi tartışıyordu? Sahibi zorla birisini mi kovuyordu? Bilmiyordu ve öğrenmesi için tamamen uyanıp kalkması gerekiyordu.

Yavaşça oturmadan önce yerinde doğruldu Seokjin, bacaklarını yatağının yanından sarkıtınca çıplak ayakları kart halıflekse değdi. Göz kapakları kapanıyordu ama zorla açık tutarak odanın içine baktı. Fark ettiği ilk şey karşısındaki pencereydi, yumuşak bir esintiyle perdeleri dans ediyordu. Aynı zamanda da trafiğin gürültüsünü, bağrışan insanların sesini ve benzin kokusunu içeri taşıyordu. Pencerenin pervazında üç tane bitmiş sigara parçası olduğunu gördü, şüphesiz uyuyamadığı saatlerde Yoongi'nin içtikleriydi. Halıda da biraz izmarit kalıntısı vardı. Gözlerini çekip yanındaki yatağa baktığında Namjoon'un dizlerini göğsüne çekmiş cenin pozisyonunda yattığını gördü. Gürültüyü duymamak için yastığı kulaklarına bastırmıştı, yorganı da üstüne iyice çekmişti. Seokjin gözlerini ovuşturdu ve odanın öbür ucuna baktı. Küçük orta sehpaya Namjoon'un hırkası atılmıştı, hırkanın bir ucu yere sarkıyordu. Dibindeki köhne koltukta Yoongi uzanıyordu. Sırtı dönüktü, sığabilmek için o da dizlerini kucağına çekmişti. Üstüne ceketini örtmüştü, kollarından biri Seokjin'in verdiği yastığının altındayken diğeri koltuktan sarkmış bir şekilde havadaydı. Sonunda uyuyordu, dışarıdaki gürültü onu henüz rahatsız etmemişti anlaşılan. Dudakları hafif aralıktı ve gözleri kapalıyken biraz titredi. Seokjin onun kollarında göz gezdirirken teninin ne kadar soluk olduğuna, zayıflıktan dirsek kemiğinin nasıl sivri durduğuna baktı. Önceki gün az çok yediğini hatırlıyordu, sadece patates kızartmasından birkaç tane atıştırmış ve koca bir öğünü soda içerek geçirmişti. Yola çıkmadan önce paket yapıp yanına aldığı yemeğini bile yememiş, çöpe gitmesin diye akşam çocuklara vermişti.

Yoongi kendinin kötü bir örnek olduğunu söylüyordu ama haksızdı. Seokjin onun en çok zararı kendisine verdiğini düşünüyordu. Kendi kendinin en büyük düşmanıydı. Aralıksız üç farklı işte, neredeyse on sekiz saat çalışıyor; kalan altı saati de bir işten diğerine giderken uyumaya çalışarak geçiriyordu. Neredeyse komadaymış gibi bir hayat yaşıyordu. En azından bugün biraz dinlenmiş olacaktı, Seokjin onun yolculuk boyunca daha sağlıklı olacağını umdu. Gözünü ondan ayırmayacak ve Yoongi'nin yemeklerini düzenli yemesini kontrol ede-

"...lanet ellerini onun üzerinden çek!"

Ses onu şaşırtınca kafasını kaldırdı Seokjin. Jungkook'un ses tonuna benziyordu ama o neden böyle bağırırdı ki? Yanlış mı duymuştu? Her ne halt oluyorsa artık kendisini ilgilendirdiğini fark etmesi ayağa kalkmasına yetti. Kapıya aceleyle gidip açmaya çalışırken kilitli olduğunu hatırlayınca kulpu çevirmeyi bırakıp kilide baktı. Anahtarlar. Kapının dibindeki masada camdan bir kâsede duruyorlardı, hemen kapıp deliğe soktu ve çevirdi. Dışarı çıktığında verandanın pürüzlü soğukluğunu hissetti, sonra gözünün ucuyla birinin hızlıca geçtiğini görünce o tarafa baktı. Karşılarındaki odaya sırtı dönük birisi koşuyordu: kesinlikle Jungkook'tu.

Brotherhood | [Türkçe Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin