Bölüm 3: Tak tak, prenses?

641 63 81
                                    

***

JUNGKOOK BAKIR KABLOYU anahtar deliğine sokup çevirmeden önce arka kapının kilidiyle biraz uğraştı. Jimin ona tel tokanın işe yarayacağını söylese de elindeki kıvrılmış metal parçası kilitleri açmada iş görüyordu. İyice bastırdı ve kilit tıkırtılarla açılırken kapının beyaz boya parçaları söküldü. Bunu sıklıkla yaptığı için artık bir kilidi nasıl açması gerektiğini ezberlemişti, tek zorluğu becerikli ve sabırlı olmak gerektiğiydi. Şu anda ise, ikisi de onda yoktu. Sadece kazasız belasız girip çıkmak istiyordu ama acelesinden dolayı ellerini sabit tutamıyordu. Belki de tren garında içtiği biranın da etkisi vardı. Diliyle konsantrasyondan dolayı bilinçsizce dudaklarını yaladı, kilitle biraz daha uğraştı ve nihayet beklentiyle sapı tutup indirdi. Kilit kaldırıldığında bir 'tık' sesi duyuldu ve içeri doğru açıldı. Aniden açılan kapıyla mutfak zeminine yüzüstü yapışmamayı başardı ve dengesini sağlayınca tel parçasını kotunun arka cebine koydu.

"Evim evim, güzel evim." diye söyledi nefesinin altından, salonla birleşik olan mutfak girişini göz ucuyla tararken. Tezgah düzenli, ortada duran alçak masanın etrafındaki minderler topluydu. Jungkook iç geçirdi ve televizyonun üstündeki duvarda asılı duran saate baktı. Sarkacı minik siyah bir kedi ve kuyruğu olan saat 6:30'u gösteriyordu. Tren garından eve kadar olan sokakları dolaşarak gelmişti ve amacına ulaşmıştı; annesi ve babası şu anda işe gitmek üzere çoktan yolda olmalıydı. Bu tüm evin kendisine kaldığı anlamına geliyordu, o yüzden odasına çıkmak için merdivenlere yönelirken sırıttı. Botlarını çıkarmaya tenezzül etmediği için odasına giden yoldaki halıları ve basamakları kirletirken de umursamadı.

Çıkmadan önce bir duş alıp üstünü değiştirmeyi, yol için bir çanta almayı ve biraz tıkınmayı düşünüyordu. Aslında birkaç saat yatağında uyuyabilirdi ama canı istemediği için dolabından temiz iç çamaşırlarını alıp banyoya yöneldi. Yirmi dakika sonra kaşlarına yapışmış ıslak saçlarıyla aynanın önünde dişlerini fırçalıyordu. Islak havlusu ve üzerinden çıkardıkları da köşedeki sepete atılmıştı. Jungkook yüzünü kuruladı ve musluğun altındaki minik dolabı açmak için eğildi. Banyo malzemeleri ve ilaçlara göz gezdirdikten sonra açılmamış bir diş macununu aldı. Kendi kullandığı macun yol için yanına almaya yetmeyecek kadar azalmıştı. Büyük ihtimalle bu babasınındı ama adam kendine istediği zaman yenisini alabilirdi. Sonra bir paket aspirin aldı, antiseptik şişesini alırken ise tereddüt etti. Arkadaşlarının böyle şeyleri almayı akıl edeceğini sanmıyordu çünkü hiçbiri kendisi ve Taehyung kadar uzun süre sokaklarda kalmamıştı. O yüzden büyük ihtimalle yanına alması iyi olurdu, sonuçta her zaman Jimin'in bir yerlerden düşme ve yuvarlanma olasılığı vardı. Sonradan pişman olmaktansa tedbirli olmalıydı.

Jungkook iç çamaşırı dışında bir şey giymeden odasına döndü ve ilk önce çantasını toparlamaya başladı. Banyo malzemeleri ve ilaçlar en alttaydı, üstlerine bir de havlu koydu. Sonra kıyafetlerini çıkarıp yatağının üzerine yaydı. Birkaç ay önce sokaklarda geçirdiği haftadan sonra yanına fazladan eşya almanın gereksiz olduğunu öğrenmişti o yüzden sadece temel şeyleri alacaktı. Kapüşonlusunu aramadan önce kotunu altına geçirdi ve yeşil tişörtünü giydi. En azından bir tanesini yanına götürecekti ama çantasına koymasına gerek yoktu, sıcak olduğu zamanlarda beline bağlayabilirdi. O yüzden kapüşonluyu da beline bağladıktan sonra yatağına oturdu ve çıkardığı botlarını giyip bağcıklarını bağladı. Sonra sıra asıl önemli şeye geldi.

Para.

Jungkook yatağının yanındaki komodinden cüzdanını çıkardı ve içine baktı. Çalınmasını istemediği için tabii ki de çantasına koymayacaktı, parayı içinden çıkardı ve sol botunun içine sıkıştırdı. Eğer birileri çantasını kaparsa da eline birkaç parça kıyafet ve aspirinden başka bir şey geçmemiş olacaktı. Telefonunu bile yanına almadı, 'macera'dayken ailesinden gelen binlerce cevapsız çağrıyla uğraşmak istemiyordu. Sonra çantasını omzuna astı ve mutfağa inmek üzere odasından ayrıldı.

Brotherhood | [Türkçe Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin