Bölüm 17: İşaretleri Takip Et

371 42 65
                                    

***

HOSEOK KATLANMIŞ TİŞÖRTÜ sırt çantasının içine koydu, diplere doğru iterek kalan diğer birkaç eşyası için yer açtı. Odanın içinde arkadaşları da acele ile yarın sabah için çantalarını hazırlıyordu, güneş ufukta yükselmeye başladığı vakitlerde sonraki şehir için yola çıkacaklardı. Olan biten her şeye rağmen nihayet buradan ayrılıp hareket edecek olmaları fikrinin Jungkook'u mutlu ve çoşkulu yaptığını hissedebiliyordu. İkindi vaktini odanın içinde yürüyerek geçirmişti, volta atmak gibi değil de, bir şekilde enerjisini yakmaya çalışıyor gibiydi. Nasıl olup da oğlanın araba kazasından sonra böyle olduğu Hoseok'a kalırsa bir mucizeydi ve Seokjin'in oğlana bu konuda ne kadar şanslı olduğunu söylediğini hatırladı. Yani, gerçekten de öyle değil miydi? Hoseok berbat hissetti çünkü kendisi bir avuç bile hap yutmadığı halde kendinden geçmişti ama en küçük oğlan araba tarafından havaya uçmuştu ve şimdi resmen parende atıyordu. Aradaki farka gülesi geldi ve biraz zavallı hissetti.

"Eğer yola çıkabileceğini düşünmüyorsan," dedi Yoongi sigarasını ağzından çıkarırken, "sadece bize şimdi söyle Kookie. Kızmayacağız, söz veriyorum." Yoongi hazır bavuluyla birlikte, bacaklarını bağdaş kurmuş ve kambur bir şekilde tam önündeki halıda oturuyordu. Sigaranın külünü halıya silkti.

"Hey, ben gayet iyiyim." dedi Jungkook çantasının fermuarını çekerken sırıtarak. "Muhtemelen yolun sonunda asıl ben seni sırtımda taşıyor olurum."

"İyi? Hah, siz millet onun kaburgalarını hiç gördünüz mü? Göster onlara." Ve bunun üzerine oğlan tişörtünün ucundan tuttu ve kaldırıp karnıyla kaburgalarını ortaya çıkardı. Manzara cildinin üzerindeki rengarenk morluklardan oluşuyordu: morlar ve maviler ve hatta bazı kırmızılıklardan. Hoseok başka bir tişörtü sırt çantasına koyarken irkildi ve arkadaşlarının nefes çekme ve homurdanma sesleri çıkardığını duydu. "Kaburgalarının üzerinde Avrupa kıtası şeklinde bir morluğu var ve o 'gayet iyi'." Yoongi çubuğunu tekrar ağzına alırken sırıttı. "Ah bu çocuk, yemin ederim..."

"Ayrıca, diğer şehre varır varmaz kendimi otel odasına atacağım." dedi Jungkook, çantasını kaldırıp yatağın yanındaki zemine atarken. Bu sırada ağrıyan kaslarını oynattığı için hafifçe suratını büzüştürdü. "En azından nihayet tüm gün kıçımın üstüne yapışmamış olacağım."

"Keşke ben öyle olsaydım." Yoongi nefesinin altından mırıldanınca hepsi buna güldü.

"Sizce diğer şehirde de tamirciler var mıdır?" Jimin yerde oturan pozisyonundayken sordu, o da bağdaş kurmuş ve dirseklerini dizine yaslamıştı.

"Bir zahmet Gerzek Kıç, illa ki vardır." dedi Taehyung sırıtarak. Lavabodan çıkıyordu ve saçı biraz önce aldığı duş yüzünden ıslaktı.

"Ne demek istediğimi biliyorsun," dedi oğlan göz devirerek. "Beni işe alabilecek bir tane soruyorum."

Hoseok bu bölgede iş aramak için sokaklarda olmamıştı ama herkesin dediğine bakılırsa buralarda baya zordu. Jungkook ilk gününde bulamamıştı zaten ama diğerleri bulmuştu, ancak bugün yine de onların da seçenekleri sönmüştü. Yoongi polislere yakalanmaktan korktuğu için pizza teslimatı yapmamaya karar vermişti ve tüm gün amaçsızca dolandıktan sonra sadece geç bir bulaşık yıkama vardiyası bulabilmişti. Namjoon'un benzinlikteki arabalara benzin doldurma ve arada bir kasaya bakma ile geçen tam günlük vardiyası, çok küçük bir yevmiye getirmişti. Üstelik önceki gün çalıştığı saatleri göze alınca çok gülünesi bir miktardı. Ve bugün paraya ihtiyacı olan başka bir çalışan tarafından yeri doldurulmuştu, o yüzden sokaklarca yürümüş ama işine başlayamadan geri dönmüştü; eli boş ve yorgun. Jimin ise araba yıkama ve tamirci işini garantiye almıştı ve aslında uzun bir süre işini koruyabilir gibiydi, ama ihtiyaçları olan tüm parayı o kazanamazdı ve öyle ya da böyle, daha iyi alternatifleri olan bir yere hareket etmek zorundaydılar.

Brotherhood | [Türkçe Çeviri]Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum