Bölüm 22: Ruhum Var Benim

371 42 98
                                    

Selam, güzel bir bölüm, iyi okumalar!

***

SEOKJİN BAVULUNU OMZUNA ALDI, sağlamca tutmak için kalın kayışlarını düzeltti. O kadar da uzun olmayan bir süre önce bu ağırlığı sinir bozucu buluyordu, sırtında taşırken geçirdiği her saatte sanki bavul gittikçe ağırlaşıyordu, ama şimdi garip bir şekilde alışmıştı. Omuzu bir şekilde bu ağırlık olmadan çıplak gibi hissettiriyordu. Elleriyle kayış tutmak yerine ellerini kotunun cebine koymak doğru gelmiyordu. Seul'den ayrılalı sadece aşağı yukarı iki hafta olmuştu ama yine de bunun iki katı kadar hissettiriyordu, sanki bir aydır evlerinden uzaktaydılar. Şimdiye kadar bulundukları en uzak nokta Gangwon'du ama Seokjin sanki çok uzak diyarlar yolculuk etmişler gibi hissediyordu; yabancı kıyılara yürümüşler ve Seul'den binlerce kilometre ötedeki havayı solumuşlar gibi. Oysa şimdi...şimdi eve dönüyorlardı ve omzundaki bavulun ağırlığı neredeyse yok gibiydi.

"O ne?" Jungkook her zamanki meraklı ses tonuyla sordu, bu sırada diğer odanın dışına adımlıyordu ve Jimin'in elindeki zarfa kocaman gözlerle bakıyordu. Jimin incelemek için zarfı kaldırdı, sanki kendisi de ne olduğunu bilmiyormuş gibiydi.

"Hediye." dedi Namjoon kapıyı kapatıp anahtarla kilitlerken. Anahtarı deliğinden çıkarırken metalik tıkırtılar duyuldu.

"Nasıl bir hediye?" Taehyung diğer odadan gelip gerinerek ısınma hareketleri yapmaya başladığında oğlan gözlerini zarftan çekmedi.

"Resepsiyondaki hanım bize bir hediye verdi." Seokjin açıkladı, aynı zamanda Hoseok'un da diğer odayı kilitlemesini izlerken. "O ve kilisesindekiler Jimin için dua etmiş ve aynı zamanda bu sabah bağış toplamışlar, kadın bize versin diye."

"Bağış mı toplanmış?" Konu Taehyung'un ilgisini çekmişti ve mümkün olsa kulakları dikilebilirdi. Kollarını indirdi ve onlara kocaman açtığı ağzıyla baktı. "Ne, para gibi mi?" Seokjin anahtarları almak için ellerini uzattığı sırada kafasını salladı, iki arkadaşı da kendi anahtarlarını avucuna bıraktılar. "Bir avuç yabancıdan para mı aldık? Yuh?"

"Hey Yoongi," dedi Hoseok sırıtarak, "şey dediğini hatırlıyor musun-"

"Evet evet," Yoongi suratında huysuz bir ifadeyle elini salladı. "Boş konuşmuşum, şaşırdınız mı?" Yoongi onlara tip tip baksa da hepsi kafasını salladı.

"Ben şaşırdım." dedi Jimin alçak bir sesle. "Olan olaylardan sonra kimsenin böyle bir şey yapacağını düşünmezdim..." Zarfı elinde çevirdi ve bakışlarını sırayla herkesin üzerinde gezdirdi. "Biraz kötü hissediyorum."

"Kötü falan hissetme." Yoongi tersçe yanıtladı. "Ne olduysa hepsi kazaydı, başka bir şey değil. Eğer o kadın ve kilisedeki kankaları paralarını böyle harcamak istiyorsa, bırak yapsınlar. Şahsen ben şikayet etmiyorum."

"İyilik için yaptılar, boşuna değil..." Seokjin nefesinin altından mırıldandı.

"Yine de ben ona çiçek almak istiyorum, yol tarifi için teşekkür olmuş olur." Namjoon açıkladı. "Ama bu şehirde nerede çiçekçi bulabiliriz hiçbir fikrim yok..."

"Çiçek mi?" Taehyung ona genişçe sırıttı. "Yoksa Nammie aşık mı olmuş~"

"Bu hürmetkar bir davranış," dedi genç adam onu görmezden gelmeye çalışarak, "Jimin'in dediği gibi ortalığı karıştırdık ama o bize yardım etti."

"Benim için ambulansı o aradı," dedi Hoseok kafasını sallayarak, "ve bize hastaneyi tarif etti ve şimdi de bu."

"Belki çiçek alıp teşekkür edemeyiz ama, ona bir söz verdim." dedi Seokjin binanın içinde yürümeye başlarken, ve dönüp onlara baktı. "Siz çocukları sağ salim eve götürmeliyim ve sözümü tutacağım." Parmaklarını anahtarların ikisinin etrafına sardı ve resepsiyon binasına gitmek için asma verandada ilerledi. Hemen yanındaki yol şu anda trafiksiz gözüküyordu, sadece arabalar birkaç saniyede bir geniş asfalttan geçip gidiyordu. Kamyon gibi büyük araçlar yoktu, onun yerine çoğunlukla arabalar ve motosikletler vardı. Görünüşe bakılırsa Dangjin pek endüstriyel bir şehir değildi. Arkadaşlarının birbirleriyle sessizce konuştuklarını duydu ve alçak basamaklardan indikten sonra kapıya ilerledi, ittikten sonra küçük binaya girdi.

Brotherhood | [Türkçe Çeviri]Where stories live. Discover now