Bölüm 25: Demiryolu Çocukları

343 46 68
                                    

Merhabaa finalden önce güzel bir bölümle karşınızdayız! İyi okumalar.
***

AÇIK VAGON KAPISINDAN GÖZÜKEN manzara gerçekten göz alıcıydı, o yüzden göstermek için diğerlerini uyandırmayı düşündü. Namjoon onların ilk başta homurdanıp mızmızlanacağını biliyordu ve bu saatte uyandırdığı için muhtemelen önce suratına küfredeceklerdi, ama yine de içinden bir parça onlara bunu göstermesi gerektiğini söylüyordu. Yanında kaydedebileceği bir kamerası hatta artık telefonu bile yoktu, o yüzden sonra göstermek için fotoğraf çekemezdi. Hayır, şu an sadece gözleriyle buna tanıklık edebilirdi ve kelimeleriyle de asla betimleyemezdi. Biraz daha düşündükten sonra sadece deneyip ne olacağını görmeye karar verdi. Belki hepsi aynı anda uyanırdı, belki birkaç tanesi, belki de hiçbiri uyanmazdı ama kendine saklamak istemiyordu. O yüzden dağınık bir şekilde zemine yayılmış arkadaşlarının yanına elleri ve dizlerinin üstünde emekledi. En yakınında Jungkook vardı, oğlan her zamanki gibi en büyüklerinin ceketine sarılmıştı ve bavuluna düşen koyu kahverengi saçlarının altından sadece alnı gözüküyordu. Bir tepki alabilmesi için seslenmesi ve hafifçe dürtmesi yetmeyecek gibi gözüküyordu ki, oğlan gözlerini aralayıp ona 'ne?' diye sordu. Namjoon onu neden uyandırdığını açıkladığında Jungkook'un bunu algılaması biraz zaman aldı, sonra doğrulup tamamen oturdu ve ceketi üzerinden kaydı. Oğlan homurdanarak kollarını germeye başladığında Namjoon sıradakine geçti. Seokjin'i o kadar da sarsmasına gerek kalmadı, ismini seslendiği an Seokjin yana dönüp gözlerini kısarak ona baktı. Namjoon'un açıklamasına gerek kalmadan doğruldu ve gözlerini ovaladı. Geriye dört arkadaşı kalmıştı. Namjoon vagonun içinde Yoongi ve Jimin'in uzandığı yere emekledi; ilki diğerinin sırtına sokulmuştu ve sadece kırmızı saçları gözüküyordu, önündeki oğlana o kadar sıkı sarılmıştı ki Jimin'in nefes alabiliyor olması mucizeydi. Birkaç kere omzunu sarstıktan sonra Jimin de uyandı ve arkasındaki genç adamı dürttü.

"...mak istemiyorum," Yoongi uykusunda mırıldandı, "çünkü...ılık ve...yumuşak."

"Hey, uyan dostum." dedi Namjoon sırıtarak ve Yoongi'yi kolunun üstünden sarstı.

"İstemiyorum..." Yoongi sızlandı ama Namjoon onu kaldırıp oturma pozisyonuna getirebildi. Jimin hala yerde uzanıyordu ama en azından uyanıktı ve ikisine bakıyordu. "Siktir Joonie, daha yeni dalmıştım!"

"Evet evet, sen dalalı saatler oldu, sızlanmayı kes." Namjoon ayağa kalktı ve en uçtaki vagon kapısına ilerledi. Uyandığında diğer iki oğlanın yokluğunu fark etmişti ve gece bir ara başka bir vagona geçtiklerini anlamıştı. Nedenini bilmiyordu. Aralığa baktığında iki vagonun arasında bağlama görevi yapan metalden bir mekanizma gördü.

"Hey Tae!" diye bağırdı, açık kapıdan sarkıp diğer vagonda uyuyan oğlanlara bakarak. Seslenmesinin üzerine oğlan anında dikildi, saçları rastgele havaya kalkmıştı.

"Ne oluyor be?!"

"Gel şuna bir bak!"

"Neye bakayım?!" Taehyung geri bağırdı, yorgun ve huysuz ses tonundan şu anda uyanmak istemediği belliydi.

"Sadece gel işte!"

"O kadar önemli olan ne, ha?!" Hoseok onun bağırışına uyandı ve kulaklarını kapattı. "Yoongi striptiz falan mı yapıyor?!"

"Hayır, ama isteğinizi bildiririm!"

"Parasını ödeyeceğimi de söyle!" Oğlan bir an saçlarını düzelttikten sonra arkasındaki Hoseok'a döndü ve bir şeyler söyledi. Namjoon aradaki mesafeden dolayı sadece dudaklarının hareket ettiğini görebildi. Birkaç saniye sonra diğer oğlan da doğruldu ve zorlanarak ayağa kalktı. Taehyung'un da ayağa kalkmasına yardım etti, daha doğrusu ayağa sürükledi, ve sonra ikisi de kapıya yaklaşırken Namjoon tekrar vagonun içine döndü. Bir an sonra metal zeminde onların da adım seslerini duyunca nihayet herkesi toparladığını anladı.

Brotherhood | [Türkçe Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin