Bölüm 16: Olan Oldu

376 42 70
                                    

***

KAPININ KAPANMA SESİ odanın içinde yankılandı ve onu uyandırıp gözlerini dört açmasına yetecek kadar yüksek ses çıkardı. Birkaç saniyeliğine sadece gözünün önündeki beyaz tavana baktı ve sonra gözlerinin tekrar kapanmak istediğini hissetti, açık tutmak için büyük bir çaba harcadı. Biraz garip hissediyordu, tam uyanık ya da uyuyor da değil ama ikisinin arasında bir yerde sıkışmış gibi. Eğer vücudu ağrımıyor olsa tekrar uykuya dalıp biraz daha huzur bulabilirdi ama artık öyle bir şey olamayacaktı. Jungkook göz kapaklarının yarım şekilde kapanmasına izin verdi ve o şekilde tutmaya çalıştı, daha fazla kapanmadan. Daha demin otel odasından kim çıkmıştı? Taehyung muydu? Bilmiyordu çünkü şu anda kontrol etmek için kafasını kaldıramıyordu, her yeri o kadar ağrıyordu ki kafasını kaldırmanın hayalini bile kurmak acıtıyordu.

Jungkook bir yatakta yattığını biliyordu çünkü altında hissedebiliyordu, parmak uçlarından çarşafı ve kafasının altındaki yastığı. Otel odasındaydı çünkü tabii ki arkadaşı onu buraya sürüklemişti, çünkü bir kaza olmuştu. Yine de aklında canlanan yol görüntüsü ile ardından gelen korkutucu ve sarsıntılı his dışında bir şeyler hatırlamaya çalıştı. Darbe ilk başta canını acıtmamıştı, daha çok şoka sokmuştu, ama kaportanın üstüne uçup kaburgalarını oradaki metale çarptığında ciğerlerinden bir hava boşaltırken acı dalgasını hissetmişti. Sonra araba öne doğru fren yaparak sürtünmeye devam ettiği için o ivmeyle arabanın çatısından yuvarlanıp asfalta düşmüştü ve kafasını yere öyle sert çarpmıştı ki birkaç saniyeliğine görüşü kararmıştı. Acının tüm vücuduna yayılması bir an sonra olmuştu, beyni olanları algılamak için fazla şoktaydı, ta ki Taehyung onu sırtüstü döndürüp histerik bir şekilde küfretmeye başlayana kadar.

Suratındaki derisinin de pek çok yerden soyulduğuna emindi çünkü çenesinde ve yanaklarından birinde berbat bir yanma hissi vardı; aynı düşüp dizlerini yere sürterek soyduğunda hissettiği gibi. Eğer şu anda yaraları kanıyorsa bile anlamasının imkanı yoktu çünkü kıpırdayıp onları yoklamak ve dokunmak istemiyordu. Şu anda kolunu kaldırabileceğini düşünmüyordu çünkü omuzları ve kaburgaları çok fena ağrıyordu ve sadece birilerinin gelip onun için suratını temizlemesini bekleyecekti, tıpkı birkaç gece önce kavgaya giriştiğinde Jimin'in yaptığı gibi. Bir yerinin kırıldığını düşünmüyordu ama emin olamazdı. Nefes alırken bir yerini ağrıtmıyordu, bu iyi bir şeydi, ama hareket etmesi kaburgalarına bir acı saplanmasına yetiyordu ve bu da maalesef en rahatlatıcı haber değildi. Belki de cidden kırığı vardı. Belki de bir yerleri çatlamıştı ama şu anda bunun üzerinde düşünmemeyi tercih ediyordu. Çatlamış kemikler tedavi gerektirirdi, tedavi için para lazımdı ve onun kotunun cebinde bir avuç bozukluktan başka bir şey yoktu.

Jungkook tavanı seyretmeye devam etti, kirpikleri görüş alanına girip manzarayı bulanıklaştırıyordu. Sonra aniden bir şey hareket etti ve kaşlarının üstünde parmaklar hissetti; yumuşak ve ılık parmak uçları.

"Kookie?" Seokjin alçak bir sesle sordu.

"Hmmm?" yanıt vermeye çalıştı, dilini ağzında hareket ettirip damağına bastırarak bir şey demek yerine mırıldanma sesi çıkardı.

"Aptalca bir soru biliyorum, ama şu anda neren ağrıyor?" Arkadaşının parmakları kaşlarında yavaşça gezindi ve Jungkook dilini dışarı çıkarıp konuşmaya yeltenmeden önce dudaklarını ıslattı.

"En çok kabur...galarım, ve omzum." Seokjin hangi omzunun ağrıdığını sordu ve Jungkook tereddüt edip içten içe acının nereden yayıldığını tespit etmeye çalıştı. "Sağ omzum."

"Biraz oturabilir misin?"

"...Belki ama istediğimi sanmıyorum." Bunun üzerine yumuşak bir gülüş duydu, muhtemelen Hoseok'tan gelmişti, ve sonra Seokjin'in elleri tarafından tutularak kaldırıldı. Onu oturma pozisyonuna doğrultmuştu ve o kadar ani bir acı saplanmıştı ki ağzından bir inilti kaçmasına engel olamadı. "Siktir, siktir, acıdı."

Brotherhood | [Türkçe Çeviri]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin