20. Bölüm "Acı ve Büyü Bozma"

1.2K 135 285
                                    

Lütfen oy ve yorum yapmayı unutmayın ♡

Keyifli okumalar

Hayat bazen, bulanık bir fotoğraf karesine sığdırabildiğin 'an' kadardır

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Hayat bazen, bulanık bir fotoğraf karesine sığdırabildiğin 'an' kadardır.


20. Bölüm: Acı ve Büyü Bozma.

Yazar anlatımı ile:


Gecenin karanlığında kızıl saçlı kadını kollarında taşıyıp hızlı hızlı yürüyen adamın yüreği korku ile çarpıyordu. Kucağında taşıdığı kadının bedeni soğuk terler atarak titriyordu. Gökyüzüne kan ağlatacak kadar ciyaklayan kartal sürüsü, kızıl saçlı kadının acısını hissediyorlardı. Çıkardıkları sesler acıyla yoğrulmuş bir ağıdın ilk dizesiydi ve bu ağıt ayın ışığını bile titretiyordu. Gökyüzünden aşağıya usul usul yağan kar buraya ait değilmiş gibiydi. Çünkü gökyüzü kar yağacakmış gibi bir görüntüye bürünmemişti ve yeryüzüde karı kabul edecek bir zemin hazırlamamıştı. Adam, her şeyin birbiri ile bağlantılı olduğunu biliyordu. Her şeyi bir köşeye bırakıp kucağındaki kadına dikkat kesildi.

Kucağındaki kadını hem hızlı hem de dikkatli bir şekilde taşımaya çalışan adamın gözleri buğulanıyordu. Yaşlar gözlerini zorluyordu ama biliyordu şimdi ağlamanın sırası değildi. Kızı gibi olan ve gözünde hala küçük bir kız çocuğunu andıran kadının yüzü olduğundan fazla beyazdı. Bir ölünün yüzünü andırıyordu. Ölü gibi, diye düşündü John. Kalbi daha hızlı çarptı. Korkuyordu ve bu korku artık iliklerine işliyordu.

"Şimdi değil Sirina. Dayan, kızım." Gecenin koynuna karışan sesini kartalların sesi kucakladı. John, bu kadar yüksek sesle bağıran kartalları duymuyor gibiydi. Onun gözü de kulağı da kadındaydı. Çünkü biliyordu, eğer geç kalırsa kadının bedeni yapılan iki büyünün ağırlığını taşıyamayacaktı.

Sirina acılar içinde kıvranırken çok net bir şekilde John'un sesini duymuştu. Yalnız ölmeyeceğim, diye düşündü. Birden kalbine saplanan ağrı ile solukları yavaşladı. Bütün organları, sanki ateşten bir elin içindeydi. Ve o el uzun, kirli tırnaklarını tuttuğu organlara batırıyordu. Sirina içten içe kanayan ve yanan organlarının ağrısını hissediyordu. İçinde o kadar çok kan birikti ki en sonunda ağzının kenarından, burnundan ve kulaklarından çıkan alev gibi sıcak kanı hissetti.
"John, ölüyorum, hissediyorum," diye fısıldadı. Ağzında birikmiş olan kanlar konuşmasını zorlaştırsa dahi durmamıştı. Şiddetli bir öksürük krizine girerken, John onun başını kaldırıp ağzındaki kanları tükürebilsin diye alan açtı. Boğazının tahriş olduğunu ve dimağında da küçük yaralar oluştuğunu hissedebiliyordu. Vücudunun her santiminde oluşan ve kanayan yaraları şu an hissedebiliyordu. Çektiği acıları bu kadar ağır kılan, her şeyi küçük yapı taşına kadar hissediyor oluşuydu zaten. Ağzındaki kanı tükürüp başını yine John'un, baba kucağı gibi sıcak olan göğsüne yasladı.

SİRİNA (Final Oldu)Where stories live. Discover now