29

6.9K 788 166
                                    

Jeon Jungkook

Yüzümdeki makyajı silerken solmuş yüzüme baktım. Kurumuş dudaklarımı yalarken buruk bir gülümsemeyle baktım kendime.

Taehyung'un emirlerini duyabiliyordum. Gerilen enerjiyi tüm bedenimle hissediyorken şato ilk defa bu kadar hareketliydi.

Kurtlar şatodan çıktığı an başlamıştı her şey. Tamam üzüleceğini bekliyordum. Sanırım yine de bu kadarını beklemiyordum. Benim ölme ihtimalim gerçekten delirtiyordu onu.

Son iki ağır atakta ölürdüm. Zamana karşı oynadığı bir gerçekti. Çözümü bendeydi. Bana gelmesini bekleyecektim. Kıkırdadım. Onu kendime bağlıyordum.

Yatağa geçtim. Kütüphaneye ışınlanırken hiç olmadığı kadar kalabalık olması yeniden gülmeme sebep oldu.

Çözümü yalnızca bir efsanede saklıydı. Onların baktığı lanetlerle ilgili başlıklar birazcık bunun dışında kalıyordu.

Efsanelerle ilgili kitapları alırken yalnızca bir çözüm yazıp yazmadıklarını merak etmiştim.

Hafif gürültülü de olsa bir masaya oturup kitabı okumaya başlamıştım. Yüzümü elime yaslarken herkesin gözleri sık sık üzerimde dolanıyordu. Saat gece yarısını geçmiş durumdaydı. Sanırım bu karışıklıktansa sakince gün doğumunu izlemeyi tercih edecektim.

Bu yüzden elimdeki kitapla ayaklanırken kendimi bahçeye ışınlamıştım. Etraftaki her türlü varlığı görmek garipti. Bazıları gerçekten ürkütücü oluyordu. Özellikle geceleri dolaşanlar çok daha korkunçtu.

Çimlerin üzerine uzanırken bir kolumu kafamın arkasına koydum. Bir şarkı mırıldanmaya başlarken bu istemsizdi.

Kitabın sayfasını büyüyle çevirirken gördüğüm altın çiçekle durdum. Güneş gözüme vurduğu için yattığım yerden doğrulurken sayfayı okumaya devam ettim. Gerçekten efsaneler kitabında bulunuyordu çözüm.

Efsanelerin hepsi olmasada gerçek olan sayısı oldukça fazlaydı. Birazdan konsey için yeniden hazırlanacaktım. Birazcık heyecanlıydı.

Kitabı kütüphaneye bırakıp odama döndüğümde yatakta öylece oturan Taehyung'a baktım. Kafasını kaldırıp gözleri benimle buluştuğunda kıpkırmızı gözlerinden akan yaşı izledim.

Ona doğru adımladım.

"Bana söylemedin."

Ellerimi omuzlarına koyarken kafasını kaldırarak bana baktı. Elleri belimin iki yanına yerleşirken gülümsedim.

"Ağlıyorsun."

Ellerimi sürterek yüzüne çıkarırken yüzünü avuçlarım arasına aldım. Baş parmaklarımla göz yaşlarını silerken benim için mahvoluşunu izledim. Ben de onun için şuan bu haldeydim değil mi?

Karma kaçınılmaz bir gerçekti.

"Biliyordun. Bana söylemedin. Jungkook ölüyorsun."

"Bu seni korkutuyor mu?"

"Delirecek gibi hissediyorum."

Ne güzel.

"Ölme ihtimalim seni bu kadar korkuturken neden bana böylesine düşüncesizce yaklaştın ki?"

Tek elimle çenesini kavrayıp kafasını biraz daha arkaya yatırdım.

"Safkan bir büyücü olmama mı dayandı bu güvenin? Ben sana hiç söylemedim mi? Senin yanındayken asla sana zarar gelecek bir durumda bulunmam diye."

Tonight Is The Night I Die ~TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin