24. "Kalbindeki Işığı Söndürme"

61 13 0
                                    

Küçük bir çocukken ve dünyam henüz kirlenmemişken hayata dair büyük umutlarım vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Küçük bir çocukken ve dünyam henüz kirlenmemişken hayata dair büyük umutlarım vardı. Büyümek ve güzel bir genç kız olmak istiyordum. Büyüyünce gözyaşlarımın kaybolacağını, her istediğim şeyi tek başıma halledebileceğimi düşünüyor ve buna inanıyordum. Bir gün ailemi kaybettiğimde ve koca evrende tek başıma kaldığımda, hiç beklemediğim bir hızda büyümek ve bir yetişkin olmak zorunda kalmıştım. Çok zordu fakat başka bir seçeneğim yoktu, üstelik yardım isteyebileceğim kimse de kalmamıştı etrafımda.

Her gece gözyaşlarıyla ıslanan yastığımı hatırlıyor ve şimdi daha iyi anlıyordum; büyümek gözyaşlarını kaybetmiyordu, onları karanlık bir buluta saklıyor ve büyük bir fırtına çıktığında ruhuna yağdırıyordu. Çocukken göz pınarlarındaki bir nehirde bekleyen yaşlar, büyüdüğünde ulaşması zor bir gökyüzüne yükseliyor ve fırtınayı bekliyordu yağmak için.

Tıpkı şu an olduğu gibi.

Odamın devasa boyuttaki duvarlarından birinin önüne oturmuş gözyaşlarımı sessizce akıtırken, bahsettiğim fırtınanın içimdeki her şeyi talan etmesini izliyordum çaresizce. Metis'in ölümünü getiren kelimelerin ağırlığı göğsüme çökmüştü, vicdanımdan kaçmak için bir konsey kurmuş olmak ve bir şey hissetmediğime kendimi inandırmak tamamen boşuna bir uğraştı. Vicdan azabı bir yangının kıvılcımı gibi içime düşmüş ve önüne geleni yakmaya başlamıştı. ''Böyle olmamalıydı,'' diye fısıldadım güçlükle. Bacaklarımı kendime çekmiş ve kollarımı etrafıma dolayıp başımı dizlerimin üstüne koymuştum; sanki küçülmek ve yok olmak istiyordum. ''Bir şey hissetmemeliyim, o kötü biriydi ve ölümü hak ediyordu.''

Söylediklerime kendim bile inanmıyordum. Ben Tanrı değildim ve kimin ölüp kimin yaşayacağına karar verme görevi bende değildi fakat karanlık ortaya çıktığından beri yaptığım bazı şeylere anlam veremiyordum. Az kalsın Metis'i öldüren darbe benden gelecekti, gözlerimi sıkıca yumup o anı hafızamdan silmeye çalışıyordum ancak zihnim tekrar tekrar o anları hatırlatıp duruyordu. İçimde uzun süredir varlığını hissettiğim yabancı kadın meydana çıkmış ve her gün yeniden bilediği öfkesini etrafa saçmaya başlamıştı. O kadına hakim olmam gerektiğini farkındaydım fakat bazı zamanlar öylesine baskın oluyordu ki zihnim onunla girdiği savaştan yenik ayrılıyordu.

Metis'in annesinin çığlıkları kulağımdan gitmiyor, kardeşlerinin dehşete düşmüş ifadesi hafızamdan silinmiyordu. Bir zamanlar ailesinin ölümüne şahit olmuş bir çocuk vardı, o çocuk büyümüş ve bir başka aileye aynı acıyı yaşatmıştı.

Lisa, ellerime çoktan kan bulaştığını söylerken haklıydı. Kraliçe olduğum ilk günden itibaren o kana ellerimi sokmuş ve bunu kabullenmiştim. Ne kadar istemesem bile bu son ölüm olmayacaktı, ben birilerinin ruhunu alacak emri verecek ya da bunu bizzat kendim yapacaktım.

Başımı tavana kaldırıp içime güçsüz bir nefes çektikten sonra kapıdan gelen sesle birlikte bakışlarım oraya döndü, biri kapımı tıklatıyordu. ''Girmeyin!'' diye bağırdım kapıya doğru, kimsenin beni böyle görmesini istemiyordum. Üstelik yarın muhafızlara hesap soracaktım çünkü önüne gelen kapıma gelebiliyordu ve onlar buna engel olmuyorlardı. Birkaç saniye içinde kapı açılıp içeriye biri girdiğinde ''Girmeyin demiştim!'' diye soludum karanlığa doğru. Odada hiç ışık olmadığı için kimin geldiğini görmüyordum ancak böylesi çok daha iyiydi çünkü bu sayede bende görünmüyordum.

VESTA SERİSİ I- Kırık Kilitler (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin