7. Bölüm: "Zümrüt Alevler Ormanı"

2.9K 264 61
                                    

Kayra

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kayra

🌙

Yazmak, en büyük tutkumdu. Kalemi elime aldığım an bomboş bir sayfaya paragraflarca yazı yazabilirdim. Zihnimde hiç durmadan çalışan dişliler, bir an bile beni hayâl kırıklığına uğratmaz ve ne zaman istesem, istediğimden daha fazlasını bana sunarlardı. Oysa şimdi, yazacak çok fazla şey olmasına rağmen harfler bir araya gelip kelimeleri oluşturmuyor; kelimeler birleşip cümle haline gelemiyordu. Sınırsız hayâl gücüne sahip olan zihnim pes etmiş gibiydi; bir şeyleri hayâl edip yazmak ve onları yaşamak arasında büyük bir fark vardı.

Hayâl ettiğim kısım geride kalmış, yalnızca düşlerde gerçekleşecek olan şeyleri yaşamaya başlamıştım.

Taslak halinde duran ve yeterince iyi olduğuma emin olduğum bir anda yazmaya başlayacağım kurgularım geliyordu aklıma. Bazılarını annemin masallarından ilham alarak yazmıştım, bazıları ise beklemediğim bir anda zihnimde belirmiş ve dünyamda kendilerine bir yer bulmuşlardı.

Sanırım, beni zora sokan da buydu. Kalemin ellerinde olmasına alışkın olan birini başrol yapamazdınız. O yazılanları oynamaz; oynananları yazardı. Kontrol onun ellerinde olur, olaylar onun istediği şekilde ilerlerdi. Sahne önü değil, perde arkasıydı onun yeri. Kalemini alıp acımasızca kırdığınızda ve onu istemediği hâlde sahneye çılardığınızda sudan çıkmış bir balığa dönerdi. Şaşkın, korkmuş ve ölmek üzere.

Ersa'dan istediğim kağıt ve mürekkep tam önümde duruyordu. Kağıt sararmıştı ve kenarları çakmakla yakılmış gibi görünüyordu, mürekkep ise bitmek üzereydi. Çatıda konuşmamızın üzerinden üç gün geçmişti. Geçen bu süre zarfında kayda değer hiçbir şey olmamıştı. Doğru düzgün konuşmuyorduk zaten; onlar sürekli düşünüyor, bense sürekli susuyordum. Kelimeler gırtlağıma kadar gelmiş ancak daha fazlasına güçleri yetmediğinden orada tıkanıp kalmışlardı.

Arada bir eve uğrayıp bana teşekkür etmeye gelen insanlar oluyordu. O gün tepede beni azarlayan insanlar bile gelip benimle konuşuyor ve özür diliyorlardı. Yağmurun benim sayemde yağdığına öylesine inanıyorlardı ki birkaçı Albin ile Su Krallığına dönmememi ve burada onlarla kalmamı bile teklif etmişti. Bazıları ise sık sık ziyarete gelmemi ve yağmur yağdırmamı istemişti. Dilimde tüy bitmesine rağmen onlara yağmuru benim değil, onların birlik olmasının yağdırdığını söylemiştim ancak uzun zamandır bekledikleri şey mucizevi bir şekilde gerçekleştiğinden olsa gerek beni kahramanları olarak görüyorlardı.

Üç gün boyunca Albin buradaki insanları tek tek muayene etmiş ve tedavileri için gerekli şeyleri yapmaya başlamıştı. Hasta olmayan kişi sayısı o kadar azdı ki, bunca insanı muayene etmek onu yormaya başlamıştı. Çoğu hastalığın sebebini anlayabilecek kadar sağlık bilgisine sahiptim; yetersiz beslenme ve vücuda giren sıvı miktarının azlığı. Hava sıcaklığı da eklendiğinde hasta olmak için gereken bütün şartlar sağlanmış gibi görünüyordu. Albin onları kısa bir süre için tedavi edebiliyordu ancak bu insanlara kalıcı bir çözüm lazımdı.

VESTA SERİSİ I- Kırık Kilitler (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin