10. Bölüm: "Su Krallığı"

2.3K 232 41
                                    

Kadın, atını dört nala sürerken rüzgar yüzüne bir kırbaç gibi iniyor, göğsüne yeni kesikler açıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.





Kadın, atını dört nala sürerken rüzgar yüzüne bir kırbaç gibi iniyor, göğsüne yeni kesikler açıyordu. Durmaya; dinlenip vakit kaybetmeye niyeti yoktu. Yollar yarılıp onu içine çekse de, dağlar bir duvar olup ona geçit vermese de bir çaresini bulur ve varmak istediği yere giderdi. Bu defa, bir zamanlar yapamadığı şeyi yapacak ve kadere engel olacaktı. Geç kalamaz, susamaz ve teslim olamazdı.

Ardında ona yetişmeye çalışan genç adam öğrencisiydi ve Arkita'ya birlikte gitmişlerdi. Yollar çoğu zaman tehlikeli olurdu ve tek başına yolculuk etmek akıllıca değildi. Kadının korunmak için bir erkeğe ihtiyacı yoktu ancak yanında bir nefes olması her zaman iyiydi. Ayrıca, öğrencisi Arkita'da tek başına kalmış ve bir sürü yeni şey öğrenip, orada yaşanan acıya bizzat şahit olmuştu. Kadın, öğrencisinin Vesta'nın kim olduğunu bilmesine engel olmuş ve ikisini bir araya getirmemişti.

Albin bilinçli bir nesil yetiştirmek istiyordu. Şifacılığı öğrettiği öğrencilerinin yalnızca onlara bahşedilen yeteneği değil, akıl ve vicdanlarını da kullanmalarını amaçlamıştı. Alışılagelmiş düzene uymak yerine doğru olduklarını düşündükleri şeyi yapmaları ve hür bir şekilde hareket etmeleri gelecek güzel günler için umut vadediyordu. Umut, kadının en sevdiği kelimeydi. Umut etmekten hiç vazgeçmemişti.

Su Krallığının sınırlarına gireli birkaç saat olmuştu ancak hâlâ kaleye ulaşamamışlardı. Su Krallığı büyüktü ve kale, güvende olması için okyanusun kıyısına; kayalıkların üstüne kurulmuştu. Kale ancak denizden fethedilebilirdi ve denizler onların kontrolü altında olduğu için derhâl müdahale etme şansları vardı. Deniz İnsanları, Nehir Perileri ve Kara İnsanları olmak üzere üç alt ırka ayrılmışlardı. Hakimiyet Kara İnsanlarındaydı ancak diğer iki ırk yönetimde epey söz hakkına sahipti. Her ne kadar son sözü kral söylüyor olsa da, kalan iki ırkla birlikte kurulmuş olan kurulun sözleri büyük önem arz ediyordu.

Arada bir anlaşmazlığa düştükleri olsada bugüne dek büyük bir fikir ayrılığı yaşadıkları olmamıştı.

Albin, öğrencisiyle birlikte çölü geçip, dağları arkalarında bıraktıktan sonra kaleye ulaşmak için kalan yolu okyanus üzerinden gemiyle aşmak zorundaydı. Hava karardıktan sonra ancak kaleye ulaşabilirdi ve geciktiği her saniye Vesta'nın hayatı tehlikeye girebilirdi. Ateş Krallığı, Arkita'ya en yakın krallıktı ve Albin'in tahminlerine göre dün kaleye ulaşmış olmalılardı. Yeni kral kızın kim olduğunu öğrendiğinde ona zarar vermiş olabilirdi ve bu düşünce bile kadının soluğunu kesmeye yetiyordu. Daphne'den geriye kalan tek şey o genç kızdı ve hayatı pahasına ona sahip çıkacaktı.

Saatler geçti, ayın aydınlık yüzünün yansıması okyanusa düştü ve hava karardı. Albin ve öğrencisi şehir limanına ulaşmışlardı ve Albin genç adamı evine yollayıp kalenin yoluna düşmüştü. Liman gündüzleri çok hareketli olurdu; onlarca gemi buraya demir atar ve bir o kadarı da buradan kalkıp denizlere açılırdı. Su Irkının başlıca geçim kaynağı denizdi. Kimileri balıkçılık yapar, kimileri balıkçılık yapanlar için ağ ve benzeri av malzemelerini üretir, bir çoğu da gemi yapımında çalışırdı.

VESTA SERİSİ I- Kırık Kilitler (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin