21. Bölüm: "Bir Damla Daha"

1.4K 123 69
                                    



21. Bölüm: "Bir Damla Daha"

🌙

Gerçeklik ve rüya arasında bir noktada hissediyordum yine. Zaman ve mekan gerçek değil gibiydi fakat hissettirdikleri öylesine gerçekti ki bu hissi tanıdığımı düşünmeye başlamıştım. Bir deniz kıyısında, dalgaların çığlık attığı bir kumsaldaydım. Gökyüzü gri bulutları misafir ederken bağrında, deniz içinde ne var ne yoksa dökmek ister gibi öfkeliydi.

Kendi etrafımda birkaç tur dönüp birilerini görmek için bakındığımda, sahilin diğer ucunda yerde oturan bir kadın dikkatimi çekmişti. Adımlarımı merakla oraya yönlendirirken, o kadının kim olduğunu biliyordum aslında. Benim göğsümdeki kilitlere asılmış lanetin sahibiydi o. Sevgilisini ve bebeğini kaybetmiş biri kadar zavallı, masum insanları lanetleyecek kadar acımasız...

Yanına ulaştığımda dönüp yüzüme bakmadı. Mavi gözleri denizin dalgalarını izlerken yüzünde hissiz bir ifade asılıydı. Güzelliği hâlâ oradaydı fakat ışığı sönmüştü ve karanlık, gözlerine ince bir nakış gibi işlenmişti. Oturduğu yerde hafifçe kıpırdandı ve kollarını kendine doladı.

"Kalbindeki masumiyeti henüz kaybetmemişsin," diye konuştu düz bir sesle. Buradaydı fakat bir o kadar da burada değil gibiydi. "Ama az kalmış. Önce masumiyetini sonra da kalbini kaybedeceksin."

İçim titremişti. Söylediği her cümlede deniz daha da hırçınlaşıyor gibi hissediyordum.

"Masumiyetimi kaybetmek istemiyorum," diye itiraf ettim ancak söylemek istediğim aslında bu değildi. Mantığım söylediğim şeye kaşlarını çatarken kalbim beni dinlemeyerek daha fazlasını söylemek istiyordu.
Yüzüne yerleşen soğuk gülüş içimi üşütmeye yetmişti. Nasıl ölüm gibi gülebilirdi?

"Ah, çocuk..." Başını iki yana salladığında gökyüzü biraz daha karardı ve uzaktan bir yerden gök gürültüsü sesi duyuldu. "Masumiyetini kendi ellerinle toprağa gömmek zorunda kalacağını bilmiyor musun? Ellerine çoktan kan bulaşmış, nereye kadar masum kalabileceksin ki?"

Söylediği şeyin ağırlığıyla ellerime baktığımda kollarımdan aşağı parmak uçlarıma doğru akan kanı görerek panikle ellerimi üzerime sildim fakat kan gitmiyordu. Ellerim kan içindeydi. Ben kana bulanmıştım. Göğsüm daralırken nefes almak için çırpınmaya başlamıştım bile çoktan.

"Merak etme, alışacaksın." diye devam etti aynı sakinlikle. "Ne kan umrunda olacak, ne de kana buladığın ellerin."

"Ben öyle biri olmak istemiyorum!" diye bağırdım ağlayarak.

Aniden ayağa kalkıp karşıma dikildiğinde mavi gözleri karanlığın bir tonuna boyanmış ve ifadesi sertleşmişti. Elleriyle kollarımı kavradı ve çelimsiz bedeninden beklenmeyen bir güçle beni sarsmaya başladı. O bedenimi sarstıkça yer ayağımın altından kayıyor gibi hissediyor ve ona tutunmaya çalışıyordum.

"Kimse sonsuza kadar masum kalamaz, kimse sonsuza kadar kalbini muhafaza edemez. Sen de karanlık olacaksın, göğsünde kırılan kilitler laneti üflerken insanlara, daha fazla karanlık için vazgeçeceksin ruhundan. Sevdiğin insanları kaybetmeye başladığında, kimseyi sevmemek için yemin edeceksin sen de!"

Dudaklarından dökülen kelimeler karanlık bir dumanla yayılırken evrene, göz yaşlarım ardı ardına akıyordu. O tamamen karanlıktı. Hiç umut kalmamış, hiç ışık yanmamıştı. Tıpkı Adri gibi satmıştı ruhunu karanlığa. Gözlerinde beliren tek ifade ölümün yansımasıydı. Ölüm istiyordu.

VESTA SERİSİ I- Kırık Kilitler (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin