0.7

9.8K 686 323
                                    

Evde derin bir sessizlik hâkimdi. Yaklaşık iki saattir ders çalışıyorduk, artık beynimin yavaşça bulanmaya başladığını hissetmiştim ve oldukça da yorulmuştum. Lisa'nın ders çalışırken şarkı dinleme gibi bir huyu olduğu için Jennie bizim yatağımızda ders çalışıyordu ve o yaklaşık on beş dakika önce kafasını yatağa dayayarak uyuma pozisyonunu almıştı.

"Jendeukie," diye Jennie'yi çağırdığımda Jennie yüzünde kalın battaniyenin izi çıkmış bir şekilde kafasını kaldırdı ve bana baktı. "Çok sıkıldım, biraz yürümek istiyorum..." dediğimde bana gözlerini devirdi ve "Çok uykum var, Chaeyoung. Hem de ölesiye, diğerlerine sor." dedi.

Gerçekten uykusu olduğunu anlayabiliyordum çünkü birkaç gecedir ya Jimin ile mesajlaşmaktan ya da ders çalışmaktan geç uyuyordu ve dersleri erken saatte olduğu için de uykusunu alamıyordu.

Yarın benim okulum olmadığı için bir yandan rahattım fakat Jennie ve Lisa sabahtan kalkıp öğlen geri geleceklerdi. Bu yüzden Lisa'nın da dinlemesi gerektiğini bildiğimden hiç onun yanına uğramadan mutfaktaki Jichu'nun yanına ilerledim.

"Jichu?" dediğimde Jisoo'nun çoktan kafasını masaya dayayıp uyuduğunu gördüm. Sıkıntıyla ofladığımda yalnız dışarı çıkacağımı anladım. Açıkçası geceleri tek başıma dışarı çıkmaktan hazzetmiyordum çünkü korkuyordum. Odaya geri dönüp kulaklığımı, beremi, atkımı ve montumu aldıktan sonra ayağıma spor ayakkabılarımı geçirip evden dışarı çıktım.

Seul büyük bir öğrenci yuvası gibi olduğundan üniversitemize bir otobüse binerek gidebileceğimiz ve yaklaşık yirmi dakika uzaklıktaki bu "Öğrenci evleri"nde yaşıyorduk. Yedi tane üçer katlı bina vardı ve tamamı öğrencilerle doluydu. Biz orta bloktaki binanın son katındaydık. Asansöre tek başıma binemediğimden merdivenleri kullanarak aşağıya indim ve sitenin güvenliğine bir baş selamı vererek sokağa kendimi attım.

Neyse ki bir sokak ötede ana caddeye çıkabiliyordum bu yüzden çok da korkmamı sağlayacak bir şey yoktu.

Atkımı iyice burnumu kapatacak şekilde yukarıya çektiğimde Seul'ün soğuğuna lanet okuyordum. Birkaç gün sonra kar yağacağına artık emindim. Fakat soğuktan çok hoşlanmamama rağmen en sevdiğim mevsim kıştı. Bir koltuğa oturup elimdeki kahve kupamla karı izlemeye bayılırdım. Jennie bunu "Klasik sessiz ama yalnız kız psikolojisi" olarak görüyordu.

Eşofmanımın cebindeki telefonumu çıkardım ve playliste girerek karışık çalmasını sağladım. En sevdiğim gruplardan biri olan The Neighbourhood'dan Sweater Weather çıkmasına hiç şaşırmamıştım çünkü müziklerimin çoğu o gruba, Oh Wonder'a, SYML'e, Ariana Grande ve Beyoncé'a aitti.

Ana caddeye çıktığımda biraz ilerlemeye başladım ve cebimdeki paramı kontrol ettim. Bir kafeye gidip bir kahve içebilirdim. Saat neredeyse on bire geliyordu fakat eminim birkaç kafe açıktı. Eğer Busan'da ailemin yanında olsaydım bu saatte tek başıma dışarı çıkamayacağımı biliyordum. Ailem ablam ve bana oldukça düşkündü, bu yüzden her zaman gelebilecek kötülüklere karşı tedbirli olmamızı sağlamışlardı. 

Eğer bir gün öleceksek ne içindi ki bu kadar tedbir? Anneme her bu soruyu sorduğumda aldığım cevap oldukça basitti: "Chaeyoung, sen canını önemsemiyor olabilirsin fakat ben sana dünya canını bahşettim. Bahşettiğim canı önemsemek benim görevim." Ah, bir de şu vardı tabii: "Anne olunca anlarsın."

Anneme sırf bu yüzden bir anne olmak istemediğimi asla söyleyemedim... Şimdi ise yanımda olmadıkları için canımı görev edinmiş annemin kanatları etrafımda değildi, bu biraz beni ürkütüyordu çünkü buna alışmıştım. Yine de onlara minnettardım, eğer olmasalardı bu güveni hissedemezdim.

goodnight and goWhere stories live. Discover now