1.8

8.5K 641 378
                                    

Olaylar başladığı için bölümleri uzun tutacağım<3 Siz de yorumlarınızı esirgemezseniz sevinirim *-*


Hoseok beni bir arabaya bindirirken midem bulanıyordu. Cebimdeki telefonum bir kez daha titreştiğinde yanımda oturan Taehyung, "Chaeyoung telefonun titriyor." dedi fakat ona cevap verecek takati kendimde bulamamıştım. Kurumuş göz pınarlarımla gözlerim acıyordu.

Sadece birkaç saat önce büyük bir öfke ve merakla girdiğim yerde eğer tek olsaydım ölecektim. Güvendiğim kişilerde onlardan biriydi. Onları da şikâyet etmeye cesaretim var mıydı? Yoktu. Ölmek istemiyordum, en azından şimdilik.

Taehyung derin bir nefes verip montumun cebindeki telefonu aldı. Göz ucuyla baktığımda ekrandaki 'Jendeukie' yazısını görmüştüm. "Onlara iyi olduğunu söylemelisin, seni biraz konuştuktan sonra eve bırakacağız." dedi Seok Jin, dikiz aynasından bana bakarken. Sürücü koltuğunda Namjoon, yolcu koltuğunda Seok Jin; arka koltukta ise ben, Taehyung ve Jungkook vardı.

Jimin, Yoongi ve Hoseok diğer arabaya binmişlerdi. Titreyen elimi telefona uzattım ve kendime çekerek aramayı yanıtladım ve kulağıma dayadım.

"Chaeyoung!" diye bağıran Jennie'nin sesini eminim arabadaki herkes duymuştu. "Jen?" diye fısıldadığımda sesim çatlamıştı ve bok gibi çıkıyordu. Kesinlikle en iyi tabir hem suratım, hem durumum ve sesim için buydu: bok gibi.

"O ses de ne öyle? Neredesin sen, Chaeyoung?" dediğinde gözlerime biriken yaşlarla kafamı hızla cama çevirdim ve bakışlarımı arabanının tavanına odakladım. Yukarı baktıkça göz yaşları geri gidiyordu.

"Yalnız kalmak istedim." dedim sesimi hafif bir öksürükle düzeltip. "Biliyorsun bugün biraz kötü bir gündü." Biraz değil. Berbat bir gündü ve bugün öyle bir gün ki Jennie, bitmiyor. Akciğerlerime çektiğim nefes her an tükenecek gibi ama hayır, bu bir eziyet ve çilem hiç bitmiyor.

"Yalnız kalmak istedin diye bize nasıl haber vermemezlik yapabilirsin? Gidebileceğin en yakın yerlere baktık, Chaeyoung... Karakola gitmek üzereydik, Tanrı aşkına! Bu kadar sorumsuz olmamalıydın!" diye bağırdığında telefonun arkasından Jisoo'nun "Ona bu kadar yüklenme." diye Jennie'i azarladığını duydum.

Sorumsuzun teki miydim? Bilmiyordum. Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğim ve bilmek istemediğimdi.

"Özür dilerim," dedim burnumu hafifçe çekerek. "Haber vermem gerektiğini biliyordum."

"Jinyoung sana bir şey yaptı zannettik."

"Hayır, Jinyoung bana bir şey yapmadı." dediğimde diğerlerinin bakışlarını üzerimde hissediyordum fakat onlara bakmadım. Jennie'nin hala ikna olmadığını fark ettiğimde kendimi gülmeye zorladım ve "Biliyorsun, ben Chaengpower'ım bana bir şey yapamazlar." dedim. Kendimden iğreniyordum. Göz göre göre yalan söylüyordum ve kızlara o gece yaptığım ihbarın nelere mal olabileceğini söylemeye gönlüm el vermiyordu. O geceyi hepimiz orada bırakıp önümüze bakmaya çalışmıştık. O ay geçirdiğim her sinir krizinde hastanede başımda nöbetleşe duran kişilerden biri de onlardı.

Onlara yeniden üzülme hakkı tanıyamazdım. Bu sefer insanları üzmeyecektim.

Jennie hattın ucunda sessiz kaldığında telefonu gelen hışırtılarla başka birinin aldığını anladım. "Ya Park Chaeyoung!" diye gülerek bağıran Lisa'nın ortamı yumuşatmaya çalıştığını anladığımda "Ya Nallalisa." dediğimde sesim kısık çıkmıştı fakat diğerlerinin arkadaki gülme sesleri gelince rahatlamıştım. Bu olay birkaç ay önce kafede Insagram'dan canlı yayın yaparken yaşanmıştı ve bunu hatırlamak bile beni mutlu etmişti.

goodnight and goWhere stories live. Discover now