1.1

8.4K 655 304
                                    

Sarı bir tenekenin başında eldiven takmadığım için soğuktan neredeyse donacak olan ellerimi ısıtıyordum. Lalisa bozuk moraliyle yarım saat önce rastlantıyla gördüğü BamBam'ın omzunda hafifçe uyukluyordu. Jisoo kendisinden daha da şen şakrak olan Seok Jin'le beraber yemekleri eleştiriyordu.

Jennie ise Jimin, Namjoon ve Hoseok ile birlikte geldiğimizde oturduğumuz pufların üzerindeydi. Ağrıyan ayaklarım yüzünden yirmi dakika önce tüm akşam oturacağını söyleyen Lalisa ile ayakkabı değişimi yapmıştım. O benim stilettolarım ile bir pufta oturken ben Lalisa'nın az topuklu kalın botlarıyla sıcağın keyfini çıkarıyordum.

Birkaç kere anlamdıramadığım bir şekilde Taehyung ile konuşmak zorunda kalmıştım fakat hızlıca konuyu kapatarak yanından ayrılabilmiştim. Ellerimi ateşe doğru biraz daha yaklaştırdığımda elimin hemen yanındaki damarlı ellere bakmıştım. "Ellerime aşık olmuş gibisin," diyen Jungkook'un elleri gerçekten çok güzeldi fakat bunu ona söylemeyecektim.

"Gitsene sen yanımdan," diye onu terslediğimde yarım ağız sırıtmıştı. "Fark ettin mi bilmiyorum fakat şu an bir aşk üçgenine doğru hızla ilerliyorsun." demiş ve bedenini ateşe doğru döndürmüştü. "O ne demek, Bay Gereksiz?"

"Taehyung'un bu akşamki ilgisini çeken kız sensin," dediğinde sadece gözlerini bana çevirerek tepkime bakmıştı. Onun da fark etmiş olmasına şaşırmamıştım çünkü bu gece Kim Taehyung ciddi anlamda bana yürümüştü. Hatta hafif tempolu bir koşu olarak bile adlandırabilirdim bunu.

"Kes şunu, o en yakın arkadaşımın sevdiği çocuk." Gözlerimi devirdim. Jungkook hafifçe kıkırdadı ve "Bu yüzden aşk üçgeni dedim. Lalisa, Taehyun'a ilgi duyuyor ve anlaşılan o ki Taehyung'da sana ilgi duymaya başlamış fakat bu üçgendeki bir halka kopuk." Ona kaşlarımı çatarak baktığımda "Senin kime ilgi duyduğunu bilmiyorum, bu da üçgenin oluşmasını engelliyor." dedi.

"Kendin de diyorsun, böyle bir üçgen yok ve olmasına da asla izin vermem. Kim Taehyung, onu sevdiğini bilen bir kızın en yakın arkadaşına hafif tempolu bir koşu yapacak kadar alçaksa bu geçen gece benim dediklerimde haklı olduğumu gösterir," dedim ve yapmacık bir şekilde saniyelik gülümseyerek önüme döndüm.

"Senden neden hoşlanabildiğini anlıyorum aslında." dediğinde muhabbetin iyice sarpa sardığını fark eden mantığım hızlıca orayı terk etmemi söylüyordu fakat kalbim ise ne diyeceğini merak ediyordu.

"Zor ve karmaşık birisin. İnsanları hayatına almak istemiyorsun çünkü hayatında ekstra birkaç yük olmasını istemiyorsun. Okulun en önde giden ineklerinden birisin ve büyük ihtimâlle sen de hayatı iş bulduktan sonra yaşayacaklardansın..." dedi ve hafifçe bana yaklaştı. Sağ ayağı bana doğru adım attığında sol ayağım istemsizce geriye doğru bir adım attı ve eski farkı korumuş oldum. "Fakat şunu bilmelisin, güzelim." Bana bir adım attı, bir adım geriye attım.

"Hayatta her zaman kaçarak bir şeyleri elde edemezsin. Sol tarafın sürekli geriye gidiyor." dedi ve yüzüme son bir kez bakarak yanımdan geçip gitmeye yeltendi... Fakat ne oldu biliyor musunuz? Elim bileğine sarılarak onu durdurdu.

"Benim hakkımda nasıl bu kadar çok yorum yapabilirsin?" dediğimde âdeta miyavlamış gibiydim çünkü dedikleri harfi harfine doğruydu ve bu beni durduruyordu. Fakat hayır, Jeon Jungkook ben düştüğümde ya da yaralandığımda benimle birlikte duracak kişi değildi. Öyle de oldu, durmadı ve yürümeye başlamışken konuştu: "Yanlış soru, Roséanne. Asıl soru şu olmalıydı 'Nasıl hakkımda bu kadar şey biliyorsun?'" Sözlerini bitir bitirmez bedenini bana doğru çevirdi fakat hayır, yine durmadı. Geri geri yürümeye başladı.

"Belki de senin hakkında bildiklerim öncelere dayanıyordur."

Ne yaptı biliyor musunuz?

Arkasını döndü ve sağ tarafında ona bakan sarışın kızın yanına giderek hızla kollarını beline doladı ve onu öptü.

goodnight and goWhere stories live. Discover now