Jeju'da geçirdiğimiz üçüncü gündeydik. Yarın Seul'e geri dönecektik. Okuldan yaklaşık bir hafta önce geldiğimiz için o aradaki açığı kapatmamız gerekiyordu.
Otelin balkonunda oturmuş camdan dışarıyı seyrediyordum. Jungkook'la olan konuşmamızın üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti. Jungkook beni eve bırakırken Seul'e tekrar geri döneceğini, Fioana için yaptıkları planların artık sonuna doğru geldiklerini söylemişti.
Ona tekrar yardım edebileceğimi söylediğimde Jungkook, beni eğer çok zorda kalırlarsa çağıracaklarını söylemişti. Tehlikeye bulaşmamamı istediklerini anlayabiliyordum ancak ben çoktan bu işin içine girmiştim.
"Rosie bu sıralar fazlasıyla dalgınsın," dedi Jennie balkonun önüne çektiğim koltuğun kenarında dikilirken. "Üstelik o gün neler olduğunu da hâlâ anlatmadın. Sormadık fakat senin için endişeleniyoruz."
Hafifçe gülümsedim. Karar vermiştim. Jungkook haklıydı, onların yanında olacaktım.
"Zamanı gelince her şeyi anlatacağım, söz veriyorum." dediğimde kaşlarını çattı ve oturduğum koltuğun önünde dizlerinin üzerine çöktü. "Endişeleniyorum, neler oluyor?"
"Korkma," diye mırıldandım. "Size bir şey olmasına izin vermem."
"Chaeyoung... Sen neye bulaştın? Bak sana yardım edebiliriz, destek oluruz. Korkacak bir şey olmadığını biliyorsun. Biz her zaman senin yanında oluruz." dediğinde kaşlarımı çattım. "Uyuşturucuya falan bulaşmadım, Jennie. Sadece birilerine yardım ediyorum ve... Öyle işte."
"Jeon Jungkook da bu işin içinde mi?"
Söylemekten zarar gelmeyeceğini düşünerek kafamla onu onayladım. "Pekâlâ, bize sonunda söyleyeceğini biliyorum. Umarım güzel bir şeyler yaparken kendini tehlikeye atmıyorsundur."
"Hayır, tehlikeye atmıyorum." Bu bir yalan sayılırdı fakat yalan söylemeye alışmıştım. Sanırım bunda gittikçe uzmanlaşıyordum.
"Yoksa biliyorsun Limario'yu üzerine salarım!" Ona güldüğümde oturduğu yerden kalktı ve "Hadi kalk, biraz gezelim. Oturmaya gelmedik." dedi. Onu onayladığımda oturduğum yerden kalktım ve üzerime bir mont geçirip Kuma ile odadan dışarı çıkan Jennie'i takip ettim.
Karşı taraftaki Lisa ve Jisoo'nun odasının önünde durduğumuzda Jennie kapıyı tıklattı. Çok geçmeden kapıyı Jisoo açtığında "Biz de hazırız, hadi çıkalım." dedi.
Hep beraber otelden çıktığımızda önce biraz gezdik ardından aç karnımızı doyurmak için bir mekâna girdik. Ben siparişimi verip arkama yaslandığımda telefonuma gelen bildirim sesiyle cebimden telefonu çıkarttım.
jungkook: yarın dönüyorsunuz?
chae: evet de
chae: sen nereden biliyorsun?
jungkook: öğrenmek kolay oldu
chae: jimin? jennie?
jungkook: evet
jungkook: ama merak etme
jungkook: seul'e geldiğimizde jimin ondan ayrılacak
jungkook: yeterli kanıtımız var artık
jungkook: o yüzden buna gerek kalmadı
chae: jennie'nin üzülmesini istemiyorum
jungkook: biliyorum
chae: ama üzülecek değil mi?
chae: sonuçta kandırıldı
chae: şahsen ben böyle bir şey yaşasaydım
chae: çok üzülürdüm
jungkook: biliyorum
jungkook: çok üzülürdün
chae: bir daha
chae: biliyorum dersen
chae: seni öldürürüm
chae: çok sinir bozucu!
jungkook: ama gerçekten biliyorum
jungkook: senin hakkında en az arkadaşların kadar bilgi sahibiyim
chae: uzun bir süre sapık gibi bizi izlediğiniz için?
(Görüldü ✔️✔️, 16.17)
chae: hey neden görüldü yedim ben şimdi?
chae: eminim diğerleri hakkında da bilgi sahibisindir
(Görüldü ✔️✔️, 16.20)
Jungkook'un bana görüldü atmasına sinirlenerek telefonu kapatıp tekrar cebime attım. Bu sırada da önüme gelen Tteokbokki'den ağzıma attım. Gerçekten sinir olmuştum. Hayır, kötü bir şey de dememiştim ki! Sapık gibi bizi izleyen oydu ve benim ona görüldü atmam gerekirken, ondan görüldü yemiştim!
"Aish," diye homurdanıp yemeğime daha çok gömüldüğümde Lisa bana baktı. "Niye sinirlisin sen?"
"Yok bir şey ya," Üstelemediğinde ben de tamamıyla yemeğime odaklanmıştım. Hayır, bana neden görüldü atıyordu ki! Ciddi anlamda görüldü yemekten nefret ederdim.
Masadaki muhabbete odaklanmaya başladığım sırada cebimdeki telefon titredi. Aslında bakmayacaktım fakat eğer Jungkook'tan gelmişse ona olan öfkemi kusabilirdim. Çubukları tabağıma bıraktıktan sonra cebimdeki telefonu çıkardım ve Kakaotalk'a girdim.
jungkook: yanılıyorsun, rosé.
jungkook: ve ben bundan nefret ediyorum.
chae: ne demek istediğini
chae: kendin bile anladın mı Tanrı aşkına
chae: Korecene sıçayım
chae: iğrenç anlatıyorsun
Sinirle telefonu kapatıp tekrar cebime attım. Hem görüldü atıyordu hem de mal mal şeyler söyleyip sinirlerimi bozuyordu. Cebimdeki telefon iki kez daha titreştiğinde umursamadım ve masadaki muhabbete katıldım.
jungkook: anladığımda, roséanne
jungkook: ilk sana söyleyeceğim
(Görüldü ✔️✔️, 23.02)
selamlaaar<3 dün bir tane sadece instagram post paylaşımı bölümü attığım için üzgünüm fakat dün gerçekten kendimi hiç iyi hissetmiyordum bu yüzden yazasım da gelmedi:( bugün buraya bu bölüm haricinde iki bölüm daha atmaya çalışacağım ve elimden geldiğince uzun tutacağım:)
ekstra bir de HIM & I'a bölüm atmayı planlıyorum, orada da beni yalnız bırakmayın lütfen teşekkürler!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
goodnight and go
Fanfictionaşkın nasıl hissettirdiğini bilmezdim, seninle tanışıp acı içinde yanmadan önce. [ » rosékook ] 2019 | lilah