2.3

7.7K 602 311
                                    

Dün tek bölüm paylaştığım ve bugün attığım bölümlerden biri instagrama ait olduğu için bölüm yazıp paylaşıyorum:) lütfen vote veren elleriniz yorum yapmaya üşenmesin, bu bölüm güzel yorumlar görmek istiyorum, teşekkürler:)))


Taehyung'a yapılacak olan doğum günü partisi lüks bir oteldeydi. Otel tamamıyla kapanmıştı ve tabiri caizse para sıçan insanların arasında ben öylece kaybolmuştum. BamBam, Lisa ile içki standının oradaydı; Jennie ve Jimin ilerideki masada yemekleri tadıyorlardı. Jisoo ise fakültesinden birkaç kişi bulmuş onlarla profesörleri çekiştiriyordu. Ben ise elimdeki colam ve kurabiyemle oldukça mutsuzdum.

Bir bütün kurabiyeyi ağzıma sığdırıp sığdıramayacağımı düşünürken yanıma üçüncü sınıflardan Suho geldi. "Selam, Chaeyoung'du değil mi?" dediğinde başımla onu onayladım ve kurabiyeyi yanımda biri olduğundan utanıp üç ısırıkta ağzıma tıkıştırdım. Ona sahte bir şekilde gülümseyip etrafı incelemeye başladığımda oturduğu sandalyede geriye doğru yaslandı.

"Jisoo'nun yakın arkadaşısın değil mi?"

"Evet, sen de..." deyip adını bilmemezliğe yattım. Okulun dedikodu virüsü Lisa'nın arkadaşı olduğumun anlaşılmasını istemiyordum. "Suho." diye tamamladı beni. Başımla onu onayladığım da sorar gözlerle üzerinde bakışlarımı gezdirdim.

"Jisoo ile ilgileniyorum." dediğinde kaşlarımı kaldırdım. Jisoo'nun şu sıralar bir ilişki düşündüğünü zannetmiyordum fakat bu üst sınıfın kalbini de kırmak istemiyordum, bu bilgiyi kendime sakladım. "Ve ona nasıl açılacağım konusunda en yakın arkadaşından bilgi almak istedim."

"Pekâlâ, Jisoo espritüel erkeklerden hoşlanır. Bir de telefon oyunlarından bahset, bu onun hoşuna gidecektir." diye ona taktik verdiğimde minnetle gülümsedi ve sandalyeden kalkarak "Teşekkürler, Chaeyoung." dedi. Ona küçük bir baş hareketiyle cevap verdiğimde Suho, Jisoo'nun yanına doğru ilerlemeye başladı.

Aslında onları izlemek isterdim fakat mesanem birazdan puf diye patlayacaktı. Bu yüzden lavaboya gitmek için oturduğum sandalyeden kalktım ve dans pistini geçerek tuvaletlerin yazılı olduğu tabelayı takip etmeye başladım. Uzun koridordan sağ tarafa döndüğümde ikili gri kapıyı ittirerek açtım.

Sol taraftaki kadın tuvaletine girecekken sağ taraftaki erkekler tuvaletinin kapısı açıldı ve duyduğum topuk sesiyle arkamı döndüm. Erkekler tuvaletinden neden topuk sesi gelirdi ki?

Arkamı döndüğümde bizden bir alt sınıf olan mimarlık fakültesinin popüler öğrencisi Yerim'i gördüm. O beni gördüğünde tedirgince gülümsedi. E, tabii erkekler tuvaletinden eğer kadınlar tuvaletinde tadilat çıkmadığı sürüce çıkması tuhaf karşılanabilirdi ve bu bir anlama geliyor olabilirdi: seks.

Bu düşünceyle kaşlarım çatılırken gidip kendilerine yukarıdan bir oda bulmalarını söylemek istedim fakat bunu seviyor olabilirlerdi. Yerim tedirgin adımlarla koridordan uzaklaşmaya başladığında ben de tam arkamı dönüp tuvalete girecektim ki ellerini peçeteyle silen Jungkook'u gördüm.

Bakışlarımız karşılaştığında ben şaşkındım, o ise gergin.

Göğsümde hissettiğim baskıyı hatırlıyordum, bu yabancı bir his değildi. Yabancı olduğum kendimdi. Ona kapılmama izin veremezdim... O, böyle bir insandı işte. Gelip size ahkâm keserdi fakat iş kendisine geldiğinde asla size tek kelime ettirmezdi.

"Rosé?" diye sorar bir sesle beni yokladığında, kendince Yerim'i görüp görmediğimi kontrol etmeye çalıştığını anlamıştım.

Üzgünüm, Jeon Jungkook. Ben aptal bir insan değildim ve sana kapılmamı da engelleyecektim. İçimde hissettiğim garip öfkeyi de seni hayatımdan sildiğim gibi sileceğim.

goodnight and goWhere stories live. Discover now