3.6

6.8K 575 219
                                    

Otobüsten indiğimde Jungkook'un attığı konumla evi bulmaya çalıştım. Busan'da olduğu gibi bir sitede yaşıyordu ve burası Hongdae'deki zenginlerin oturduğu sitelerden biriydi.

Güvenliğin yanına geldiğimde adımı sorup kimliğimi istedi. Onlara gereken bilgileri verdiğimde zannımca Jungkook'u aradı ve birkaç saniye sonra geçmeme izin verdi. "Bay Jeon A Bloktaki yirmi beşinci katta yaşıyor, Bayan Park." dediğinde onu kafamla onayladım ve merdivenle nasıl yirmi beşinci kata çıkacağımı düşündüm.

A Bloğuna girdiğimde asansöre ve merdivene bir bakış attım. Kendimi cesaretlendirip asansöre doğru ilerlediğimde asansörün 6. kattan aşağıya doğru geldiğini gördüm. Asansörü beklerken kapılar açıldı ve asansörde endişeli gözlerle dikilen Jungkook'u gördüm.

"Asansörü mü kullandın sen?" diye gözlerimi kısarak sorduğumda bileğimden tutup beni kabine çekti ve yirmi beşinci kata bastı. Kapılar kapandığında bana doğru döndü. "Yirmi beş kat çıkmanı istemediğim için kendimi cesaretlendirip seni almaya geldim. Yanında biri olduğunda iyi hissettiğinden bahsetmiştin."

"Güvendiğim biri olduğunda," diye düzelttim onu. Omuz silkip bana baktığında ona "Evde konuşalım," dedim.

Üzerinde durmadan beni onayladığında asansörde birkaç dakika sessizce dikildik ve yirmi beşinci katta durunca indik. Bu katta tek bir kapı vardı ve asansörde de gördüğüm kadarıyla en son yirmi altıncı kat vardı.

"Sitenin çatısında bir dubleksin mi var?" diye şaşkınlıkla sorduğumda anahtarı çevirdi ve bana dönerek sırıttı. Ardından kapıyı açıp içeriye girdiğinde ben de ayakkabılarımı çıkartıyordum.

İçeri girerken Jungkook eliyle içeriyi gösterdi ve gözlerini kapatarak "Jeongguk'un dünyasına hoş geldin, Roséanne Park." dedi.

Ona gülüp içeriye girdiğimde bizi hoş bir salon karşıladı. Salon büyüktü ve hemen karşımdaki duvar tamamen camdandı. Şu anda net bir şekilde Han Nehri'nin uzaktaki görüntüsünü görebiliyordum.

"Evin güzelmiş," dedim salonu incelerken. Jungkook ise gülerek "Daha sadece salonumu gördün." dedi.

Ona omuz silktim ve işaret beklemeden kendimi yanımdaki ikili koltuğa attım. Jungkook da karşımdaki tekli koltuğa oturduğunda "Neden geldiğini sorarsam kötü bir ev sahibi mi olurum?" dedi.

Ona kafamı iki yana sallayarak karşılık verdim. "Hayır, haklı bir ev sahibi olursun."

O, merakla bana baktığında aslında ben de ne için buraya geldiğimi bilmiyordum. Sadece Jennie'nin üzülecek olan suratını kafamın içinden söküp atmak için buradaydım. Onun yanındayken hem eğleniyor hem sinirleniyordum ve bu da zihnimden çoğu şeyi atmamı sağlıyordu.

"Bilmiyorum," dedim açık sözlülükle yüzüne bakarken. "Sadece... Jennie, Jimin'in onu kafeye çağırdığını söyledi ve ben Jimin'in ondan ayrılacağını biliyordum. Ama o, onun tatile çıkarmak için bir teklif için orada olacağını hissettiğini söyledi. Kalbimin ne kadar sızladığını tahmin edemezsin, Jungkook." Gözlerimin hafifçe dolduğunu hissettiğimde Jungkook hızlı adımlarla oturduğum koltuğa geldi ve dizlerinin üzerine çökerek alttan bana bakmaya başladı.

İnce ve uzun parmakları ne zaman düştüğünü anlamadığım damlayı yanağımdan uzaklaştırırken dudakları aralandı. "Tahmin edebilirim, Rosé." Telaffuzu çok güzeldi. Uzattığı e harfine gömülüp oradan çıkmamak istiyordum. Oraya gömülebilirdim, mezarım orası ve güldüğünde çıkan gamzesi olsun istiyordum.

"Sana seni senden daha iyi tanıdığımı söylemiştim değil mi?" diye sorduğunda başımı salladım elleri gözlerimin altını silerken. "Hadi gel, sana güzel bir kahve yapacağım ve bu sefer dökmene izin vermeyeceğim."

goodnight and goWhere stories live. Discover now