2.4

7.5K 611 257
                                    

On beş gün. Benim büyük bir stresle geçirdiğim aslında oldukça sıkıcı geçen koskoca on beş gün.

Jeon Jungkook'tan aynı kafeye gelsek bile kaçtığım on beş günde, Bangtan'dan haber beklemiştim fakat onlarda Jungkook'tan uzaklaşmam için bana bir fırsat tanımış gibi aramamışlardı.

Bu sırada profesörün dönemlik verdiği ödevleri halletmiş, teslim etmiş ve bir yükün daha üzerimden atılmasını sağlamıştım.

Şimdi ise boş günümde mutfakta kendime kahvaltı hazırlıyordum. Evde kimse yoktu ve anlaşılan bugün Kuma ile kahvaltı edecektim.

Yaptığım omleti bir tabağa koyduktan sonra çikolatalı sütümü de onunla beraber masaya götürdüm. Sağlığım için süt içmem gerekiyordu velâkin ben sade süt içemezdim, bu yüzden sabahları elimden geldiğince kakao ile karıştırıp süt içmeye gayret ediyordum.

Omletin son parçasını da ağzıma tıkıştırdıktan sonra mamasını yiyen Kuma ile bakıştım. Bugün hiçbir planım yoktu ve on beş gündür resmen sadece nefes alıp vermeye programlanmış biri gibiydim. Bu yüzden önce bir bankaya uğramayı, daha sonrasında ise kuaföre gidip saçlarımı sarıya boyatmak istiyordum.

Mutfağı hızlıca toparladıktan sonra odaya geçtim ve üzerime boyfriend bir pantolon, krem rengi bir kazak ve siyah botları giydim. Askılıktan Lisa'nın siyah montunu aldıktan sonra Kuma'yı da battaniyesinin içine sarıp taşıma kabına koydum.

Jennie onu eğer dışarı çıkarsam yanıma alıp biraz gezdirmemi söylemişti. Jisoo da Seul'deki ablasının evine Dalgom ile gittiğinden Kuma yalnızdı ve evde yalnız kalmaktan korkuyordu.

Kuma'yı üşütmemek adına hızlı adımlarla evin birkaç sokak ilerisindeki bankaya uğrayıp hesabımdaki paradan bir miktar çektim. Ailem ben çok küçüklüğümden beri adıma açılan hesaba para yüklüyordu, bu yüzden oradaki parayı kullanıyordum.

Sabah annemle konuştuğumda ablamın da yakın zamanda Busan'a geleceğini, dersten kalmadan Busan'a gelmemi istediğini söylemişti. Ona sınavların iyi geçtiğini ve sömestr başlar başlamaz oraya geleceğimi söylemiştim.

Kızlarla gittiğimiz kuaför bankanın yakınlarındaydı. Kuma'nın üşüyebileceğini düşünerek âdeta koşarak kuaföre girdim.

Kuaförün sahibi Japon bir kadındı. Momo'ya selam verdiğimde gülümsedi ve kollarını etrafıma dolayarak "Hoş geldin, Chae! Sarıya boyatma zamanımız gelmişti." dediğinde onu onayladım.

Ben koltuklardan birine oturup saçımın işlem görmesini izlerken aynanın önüne koyduğum telefonum çalmaya başladı. Telefondaki bilinmeyen numarayı görünce önce açmamaya karar verdim fakat Bangtan'dan biri olabilirdi, bu yüzden aramayı yanıtladım.

"Merhaba?" diye konuştuğumda telefondan bir nefes verme sesi geldi. "Kimsiniz?" diye yeniden bir soru sorduğumda "Telefon numaramı kaydetmeyeceğini biliyordum." diyen Jungkook'un sesini duydum.

O ana kadar onu ve tuhaf anlık duygularını silip attığımı düşünmüştüm fakat hayır, yanılmıştım. Aksine kalbim tuhaf bir şekilde atmaya başlamıştı.

"Jungkook?"

"Benim."

"Neden aradın?" diye yeni bir soru yönelttiğimde derin bir nefes verdi. "Ben..."
"Sen?"

"Benim bugün doktor kontrolüm var fakat tek başıma gitmek istemiyorum. Benimle gelebilir misin?" diye pat diye sorduğunda duraksadım. Onca şey olmuştu ve o beni doktor randevusuna mı çağırıyordu?

"Ne?"

"Duydun işte, öfke kontrolüm için gittiğim psikologla bir randevum var fakat asla tek başıma gitmedim." Derin bir nefes verdi. "Yanımda hep bizimkilerden biri oluyordu ancak onlar birkaç gündür şehir dışındalar ve tek kaldım."

goodnight and goHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin