1.5

8.7K 673 138
                                    

YAZAR NOTU:
Selam! Normalde bölümlere not koymaktan hiç hoşlanmam fakat bunu yapmak zorundaymış gibi hissediyorum. GOODNIGHT N GO'nun okunma sayısı hızla ilerliyor ve paylaşalı yeni bir hafta oldu. Bu çok güzel bir duygu ve hepinize teşekkür ederim. Oy verdiğiniz kadar yorum da görmek istiyorum lütfen bunu çok görmeyin💗 Bu fice günlük 2 bölüm attığımdan kısa sürede bitecek gibi duruyor:) Taslakta duran birçok kurgu var ve onları da sizinle paylaşmaya sabırsızlanıyorum! Lütfen yorumlarınızı yapmayı unutmayın🖤

Lisenin son sınıfındayken, derslerime daha da kulak vermem gerektiğini biliyordum fakat beynimin içinde beni yiyip kemiren bir hastalık var gibiydi. İlk aylarda odaklanamıyordum, yıllardır çalıştığım gibi kendimi motive edemiyordum ve annemin de desteğiyle bir psikoloğa görünmüştüm. Ona kafamın içinde binlerce ses olduğundan ve odaklanamadığımdan bahsetmiştim. Şizofren ya da deli değildim.

Bunu o söylemişti. Park Jinyoung. İlk ve son olmasını sağlayacağım kalp kırıklığım. O zamanlar o da ablası için her gün o psikoloğa geliyordu çünkü ablası benim aksime bir şizofrendi. Hastalığı en ileri raddeye doğru adım adım ilerliyordu. O yatılı bir hastaydı ve bir gün benim de odaklanamadığımdan geçirdiğim sinir krizi sonucu birkaç gece hastanede yatmam gerekmişti. Onunla o zaman tanışmıştık. Jinyoung o zamanlar hayatımda gördüğüm en iyi insanlardan biriydi ve beni tanıdığını, beni anladığını hissetmiştim. Bana odaklanmam konusunda yardımcı olmuştu. Tabii bu süreç bu kadarla kısa kalmadı. Derslerden artan zamanlarda onunla buluşmuş, eğlenmiş ve gezmiştim. İlk Seul gezim üniversiteye geçeceğim yaz onun sayesinde olmuştu mesela.

Her şey ondan sonraki iki ayda gerçekleşmişti zaten...

Ben bu düşüncelerin içindeyken Lalisa duraksadığımı fark etmiş gibi "Rosie, karnım acıktı sıraya girelim mi?" diye sordu. Onu başımla onayladığımda geçmiş yüzünden başım bir hayli ağrımıştı. Aynı hayal kırıklarını yaşamak istemediğimdendi bu insanlardan uzak duruşum.

Masadan kalktık ve sıraya girdik. Lalisa ile laflarken kolumda hissettiğim baskıyla arkamı döndüm. Sehun'u görünce hafifçe gülümsemiştim.

"Selam kızlar? Çoktandır görüşemiyoruz, kendinizi özlettiniz." dediğinde Lalisa hızla kollarını Sehun'un beline doladı. Onları izlerken Sehun, "Anlaşıldı bizim soğuk nevale yine formunda." dedi ve kendi bana sarıldı.

"Her zamanki gibi işte oppa," diyen Lalisa ile Sehun, "Onun Sehun desteğine ihtiyacı olmalı, bu akşam bize gelin de mükemmel gecemizi gerçekleştirelim." dedi. Çok yorgun olduğumdan itiraz edip birkaç gün sonraya erteleyelim diyecektim ki Sehun işaret parmağını dudaklarıma bastırdı. "Şşşt, sessiz ol Rosie. İtirazlarını duymak istemiyorum."

Lalisa ona kıkırdarken ben de sahte bir şekilde yüzümü buruşturdum ve dudaklarımdaki parmaklarını ittim. "Seni döverim çocuk çek şu parmaklarını," dediğimde Sehun sahte bir şaşkınlıkla kahkaha patlattı ve bu öyle gür bir kahkahaydı ki birkaç kişinin üzerimizde gezinen bakışlarını hissediyordum.

"Görüyorsun değil mi, Lisa? Oppasına terbiyesizlik yapıyor."

"Tanrı aşkına şu kelimeyi kullanma, kusacağım." dediğimde Sehun işaret parmağını cık cık dercesine salladı. "Ahlaki değerlerimize saygılı ol, Park Chaeyoung. Burası Avustralya'ya benzemez."

Ona gülerek karşılık verdiğimde gözüm Sehun'un arkasındaki masaya takıldı. Jennie ve Jisoo'nun ayaklanıp buraya geldiğini gördüğümde gözüm onların hemen çaprazındaki Jungkook'a kaydı. Bir şeyleri anlamdırabilirmiş gibi buraya bakıyordu, ona baktığımı fark edince bu düşünceli ruh hâlinden hızla sıyrıldı ve alaycı bakışlarla bana baktı. Gözlerimi üzerinden çektim ve sarılmakta olan Sehun ve Jisoo ikilisine çevirdim.

Sehun, Chanyeol ve Baekhyun ile üniversite daha başlamadan evimizin orada tanışmıştık. Onlar bizim evin arkasındaki blokta kalıyorlardı. Bir gece ders çalışırken onlar dışarıda içmiş, şarkı söylerlerken Jisoo onları bir güzel azarlamıştı ve hafif bir kavga çıkmış, bu daha sonrasında güzel bir arkadaşlığa dönmüştü.

"Yarın akşam bize gelin," dedi Sehun dudaklarını büzerek. "Evde bile iki sevgilinin arasında kalan üçüncü şahıs olarak geziyorum."

"Kai orada olmuyor mu?" diyen Jennie'e gülmek istemiştim. Kai, Sehun, Chanyeol ve Baekhyun aynı evde kalıyorlardı ve Kai, Jennie'den hoşlanıyordu. Tabii o da özgür bir kuş olduğundan tüm dallara konuyor fakat bir tek Jennie'nin ağacının adresini biliyordu.

"Karı kız peşinde koşmaktan eve geldiği mi var puştun," diye homurdanan Sehun ile gülüştük. Kai kendimce Jennie ona yüz vermediği için peşinde koşuyordu fakat asla gece hayatından da ödün vermiyordu. Onlar son sınıftı ve aramızda yaklaşık iki yaş vardı fakat bu iletişimimize engel değildi.

"Bu arada vay be Jennie," dedi sahte bie kırgınlıkla Sehun. "Sevgili yapmışsın da haberimiz olmuyor."

"Bunu bildiğine göre haberin olmuş," diyen Jisoo'ya ezik bir bakış attı ve sahte kırgınlıkla Jennie'e bakmaya devam etti.

"Oppa... biliyorsun ders çalışmaktan fırsat olmuyor sizinle görüşmeye. Ama görüşünce gerçekten anlatacaktım, hatta gel beraber masaya geçelim." diyen Jennie'e "Seni bana kahve ısmarlarsan affederim." dedi.

Herkes kahkaha atmaya başladığında Sehun "Ciddiyim." demiş ve o sırada yanımıza gelen Jimin, Jennie'nin omzuna elini koyarak "Bizi tanıştırmayacak mısınız?" demişti. Muhabbetimizin oldukça gülüşmeli ve eğlenceli oluşu onu kıskandırmış olmalıydı çünkü onlarla beraber olduğumuzda ortamda çoğunlukla gergin bir sessizlik oluyordu.

"İşte oppa, geldi! Bu Jimin sevgilim, bu da Sehun oppa en sevdiğim abimdir." dedi ve Sehun'a yalakalık yaptı. Sehun ve Jimin erkekçe tokalaştığında Sehun "Kes sesini en sevdiğin abininin Baek olduğunu bilmiyorum sanki." dedi. Ardından Jimin'e döndü. "Sen Namjoon'un ekibindeki elemanlardansın değil mi?"

Erkeklerin kendine has konuşma stili devreye girince gözlerimi devirdim ve önüme dönerek bana gelen sıra ile tost ve meyve suyu istediğimi dile getirdim. Lisa da yan tarafta siparişini verdi.

Tostum ve meyve suyumun gelmesini beklerken Sehun bize görüşürüz diyerek akşam yedide orada olmamız gerektiğini söylemişti.

"Akşam nereye gidiyorsunuz?" diyerek merakla soran Jimin'e, "Sehun oppalarla klasik film gecemizi yapacağız." diyerek cevap verdi Jennie. Onlar kendi aralarında muhabbet kurarken çoktan masaya gelmiş, yerime oturmuş ve tostumu ısırıyordum.

Telefonuma gelen mesaj sesiyle cebimden çıkardım ve Instagram'dan geldiğini gördüm. Mesaja tıkladığımda gördüğüm mesajla ellerimin hafifçe titrediğini telefonun ekranı sallanmaya başlayınca fark ettim.

"Rosie?" diyerek yanımdaki Lisa anlık değişimimi fark ederek endişeyle hafifçe bağırmıştı. "Ne oldu?"

Konuşma yetimi kaybetmiş gibiydim. Her şeyi düzelttim derken yeniden mahvolmasına izin veremezdim. Bunu yapamazdım.

"Rosie, neler oluyor?" diyen Jennie ve Jisoo'nun ayaklandığını Lisa telefonu elimden çekip alırken aldım.

Lisa da okuduğu mesajla kireç gibi olmuş yüzüyle bakışlarını bana çevirdi. Jennie ve Jisoo merakla telefonun ekranına eğildiklerinde Taehyung ve diğerlerinin de endişeyle neler olduğunu sorduğunu işittim. Fakat bunlar uzaktan gelen sesler gibiydi.

Aklım tamamıyla o mesajdaydı.

jacksonwang852g7: ben ve sen değil, Roséanne

jacksonwang852g7: sen ve jinyoung

jacksonwang852g7: onun yeni hâliyle tanışmak ister misin?

jacksonwang852g7: bunu senin için bir dost olarak yapacağım

jacksonwang852g7: çünkü o seni çok özlemiş gözüküyor!

jacksonwang852g7: bu çok eğlenceli olacak

jacksonwang852g7: bizi bekle, güzel roséanne. sana yakında adresi atacağım

goodnight and goUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum