3.0

7.7K 594 511
                                    

Kızlarla bir süre daha takıldıktan sonra evlere dağılmıştık. Ayrıldığımızda saat beşti ve ben kalan süre zarfında babamla televizyon izlemiş, anneme de yemek yapmasında yardımcı olmuştum. Yemekten kalktıktan sonra da evden çıkmak için anneme ne yalanı uydursam diye düşünüyordum. Gerçekten şu sıralar yalancının teki olup çıkmıştım.

"Anne," diye seslendim mutfağa girerken. "Ben çok bunaldım! Sahile doğru çıkıp biraz hava alacağım!"

Annem beni onaylayan birkaç mırıltı çıkardığında zaferle gülümseyip vestiyere gittim ve montumu alarak evden çıktım. Saat sekizi on üç geçiyordu. Bu on üç dakikayı sırf Jungkook'a inat salondaki koltukta Instagram'da gezerek harcamıştım. Apartmandan çıktıktan sonra sokağın çıkışındaki siyah jeepi gördüm. Bu onun arabasıydı.

Arabaya doğru ilerlediğim sırada arkamı dönüp evin camını kontrol ettim. Neyse ki annem ya da babam camda değildi. Bir şey söylerler miydi bilmiyordum çünkü onlara dışarı çıkmak için yalan söylememiştim. Şu ana kadar.

Arabanın yolcu koltuğuna hızla bindiğimde Jungkook telefonundan bakışlarını çekti ve "Tam on yedi dakika." dedi. "Tam on yedi dakika beklettin."

"Yirmi olmadığına Tanrı'ya dua etmelisin." Kemerimi bağladım ve ördüğüm saçımı geriye atarak bakışlarını benden çekmeyen Jungkook'a döndüm. "Ne, neden öyle bakıyorsun?"

"Hiç." dediği sırada anahtarı döndürmüş ve arabayı çalıştırmıştı. Araba ilerlerken "Nereye gidiyoruz?" diye sordum.

"Busan'daki evim buraya yakın, oraya gidiyoruz."

"Busanlı mıydın?" diye sorduğumda kafasıyla onayladı. "Vay be, herkes Busanlı! Çok iyi." Kafamı sallayarak kendimi onaylarken kısık sesle güldü. "Jimin hyung Busanlı olmanın bir ayrıcalık olduğunu söyler."

Jimin'in adı geçince moralim biraz bozulmuştu. Bu da onu fark ettiğinde, "Yapmak zorundaydık, Rosé. Bunu sen de biliyorsun, sadece olayların arkadaşını üzmesinden korkuyorsun." dedi.

Kafamla onu onayladım. "Üzülmelerini istemiyorum, bunu hak etmiyorlar."

"Jennie'nin Jimin'e âşık olduğunu düşünmüyorum." dedi yoldan gözünü alıp bana kısa süreli bir bakış atan Jungkook. "Sadece etkileniyor olmalı."

"Bunu da nereden çıkardın?" Aslında haklıydı. Jennie'nin birçok flörtü olmuştu ve konuşmayı kestiklerinde birkaç gün depresyona girip yine yıkılmaz duruşunu sergilemişti. O, bir erkekle uzun süreli ilişki yaşama taraftarı değildi. Ona göre takılırlar ve biterdi. Fakat uzun bir aradan sonra flört etmek yerine Jimin ile resmi bir ilişkiye girişmişti ve sevmese bile tek taraflı bir hoşlantı onu yaralardı.

"Jimin ile uzun süredir konuşmuyorlar fakat birbirlerini öyle arayıp sormuyorlar bile. Eğer bir kadını sevseydim," Gözlerini tekrar yoldan alıp ona bakan kahverengilerime dikti. "Onu asla bırakmazdım."

Birkaç saniye öylece bakıştığımız da kafasını ilk çeviren o oldu. Bakışlarının odağı tekrardan yol olmuştu. Ben de kafamı iki yana sallayarak keyifsizce güldüm. "Biraz kıskanç bir sevgili olurmuşsun."

"Kıskançlık ile âlakası yok. Bir buçuk hafta sevgilinle konuşmasan ne düşünürsün?"

Kaşlarımı çattım ve "Sanırım beni aldattığını." dedim. O güldü. Çok güzel güldü. Kahrolası bu kadar güzel gülmemesi gerekiyordu.

Ben hipnotize olmuş gibi ona bakarken Jungkook şerit değiştirdi. "Aldattığını, ha... Muhtemelen aldatıyordur da. Yoksa neden bir buçuk hafta seninle konuşmasın ki?"

goodnight and goWhere stories live. Discover now