4.5 ❧ final

9.2K 595 429
                                    

11 Şubat 2019
15:47

Tenimde alev alan duygular vardı. Hepsi belli bir acıya ev sahipliği yapıyordu. Beceriksizce dudaklardan dökülen kelimeler, aslında hepsi... Hepsi bir yerde kırgındı. Hepsi bir yerde aynı acıyı paylaşıyordu; aynı kişinin kurbanıydılar. Hepsi aynı celladın, aynı darağacında katlettiği birkaç kelimelik boş kırıntılarından başka bir şey değildi. Öncesine gittiğimizde, duygular her şeyimizdi; nefes alıp verirken yüzümüzdeki mimiğin gerisinde kalan o kırıntılar bizi biz yapardı. Fakat işin içine kaybediliş, yıkılış ve korkular girdiğinde yapılan tek şey sineye çekilmek olurdu. Duygularını bile omuzlayamayan birinden gülmesini ya da ağlamasını bekleyemezdik.

İşte, ben. Roséanne Park Chaeyoung, yirmi üç yıllık yaşamın tecrübesiyle buradaydım.

Her masalın bir sonu olurdu; her çöküşün bir yükselişi ve her yükselişin bir çöküşü. Aslında hayat hep bir düzen içinde ilerliyordu. Kaybettiğimiz birkaç anıdan sonra yenilerini kazanıyorduk veya kaybettiğimiz birkaç saniyeden sonra yenilerini...

"Chaeyoung," Lalisa'nın kısık sesi bir süre geri dönmeyeceğinin habercisiydi. Tıpkı bazı kimseler gibi, o da bir süre sineye çekilmeye karar vermişti. "Cenazeye gitmeliyiz."

Dışarıda yağan karı izlediğim o sessiz dakikalar da geride kalmıştı. Jisoo'nun önüme koyduğu bir yudum bile alınmamış kahve bardağına göz attıktan sonra Lalisa'ya döndüm. Gözleri kan çanağı gibiydi, göz altları çökmüştü. Hepimiz aynı beter durumdaydık.

İki gün iki asır gibiydi.

Tepki vermek için bile kımıldayamayacak yüz kaslarım yüzünden hiçbir şey demeden oturduğum yerden kalktım. Bir buçuk saat önce cenaze için hazırlanmıştım. Lalisa, benim kalkmamla titreyen bacaklarını zorlayarak kendini odadan dışarıya attı. Ben de bu sırada yatağın üzerindeki siyah kabanı giymiş ve titreyen ellerimle saçlarımı örmüştüm.

Odadan ayrıldığımda Jennie'nin öylece duvara baktığını gördüm. Jisoo, aramızdaki en güçlü karaktere sahip olan kişi olarak bizi topluyordu. Oysa ki onun da dağılmaya ihtiyacı vardı...

Jisoo kabanının kuşağını bağladığında "Hadi," dedi. "Toparlanın."

Toparlanın.

Jennie ne zaman gözlerine dolduğunu anlayamadığım yaşları elinin tersiyle sildiğinde oturduğu yerden kalktı. Lalisa ise dudaklarına zorlukla götürdüğü bardağı tezgâha bıraktı ve Jisoo'nun gözetimi altında evden çıktık.

Asansöre bindiğimizde, aynaya yüzümü döndüm ve yüzümü inceledim. Yediğim tokat yüzünden dudağımın kenarı patlamıştı. Saç diplerim asılmalar yüzünden hâlâ acıyordu, diz kapaklarım yere sürtünmekten aşınmıştı.

Herkes darbe almıştı.

Jisoo'nun kaşı patlamıştı; Lisa'nın sağ, Jennie'nin ise sol yanağında kanlı çizikler vardı. Fakat bu fiziksel darbelerden önce; herkesin kalbinin ortasındaki mezarda yatan biri vardı.

Hep beraber binadan çıktığımızda Jisoo'nun çağırdığı taksiye bindik ve Lalisa adresi söyledi. Ben cam kenarında oturduğumdan geçip giden yolları, ağaçları, evleri ve insanları izledim. Her şeyi arkada bırakıyorduk.

Taksi şoförü arabaya durdurduğunda geldiğimizi Jisoo söyleyince fark ettim. Daldığım köşelerden silkelendim ve soğuğun tenime işlemesine izin vererek geldiğimiz kiliseye baktım.

goodnight and goHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin