2.8

7K 562 123
                                    

HIM & I'a göz atmayı unutmayın<3 


Oturduğum koltukta geriye doğru yaslandım ve derin sessizliği en sonunda böldüm. "Eee, kimse konuşmayacak mı?" Ben merakla sorarken normalde sakinliğini koruyan Namjoon'un yüzünde bile gerginlik vardı ve hiç iyi şeyler gelmeyecek gibi hissediyordum. Mekânın terasında onları bastıktan sonra Taehyung, akşam yedide beni alacaklarını söylemiş ve Yoongi'yi alarak oradan uzaklaşmıştı. İçeridekilerin dikkatini çekmemek için çok üzerinde durmamıştım fakat şu an oldukça meraklıydım. 

"Duyduğunda ne tepki vereceğini kestiremiyoruz," diyen Seok Jin, kararsız bakışlarını Jimin'in üzerinde gezdirdi. Üst kattaki büyük odadaydık, diğerleri yatakların üzerine oturmuşken ben odadaki tekli koltukta oturuyordum. 

Jimin'in suratı acı çektiğinden mi yoksa diğerleri gibi gergin olduğundan mı nedir oldukça solgundu. Her ikisinin de payının olması muhtemeldi. 

"Buna söyledikten sonra ben karar verebilirim. Kimin masasının altında dinleme cihazı vardı ve neden Yoongi oturduğumuz masayı gözlüyordu?" Sorum suratlarındaki gerginliği ikiye katlarken aralarındaki tek rahat Yoongi ve Jungkook'du. Onlar da günün yirmi beş saati rahat olduklarından yadırgamamıştım. 

"Kim anlatacak?" diye soran Hoseok'a Taehyung üzerinden yükü atmak adına "Namjoon hyung anlatsın ya." dedi. Namjoon, Taehyung'a ters bir bakış attıktan sonra derin bir nefes aldı ve liderlik ruhuna bürünmeye çalıştı. 

Bu kadar gerilecek ne vardı merak ediyordum! 

"Sizin masanın altında dinleme cihazı vardı." diyen Namjoon'a kaşlarımı çatarak cevap verdim. "Ne demek bizim masanın altında dinleme cihazı vardı?" 

"Sakin ol, Chaeyoung. Nereden başlayacağımı da bilmiyorum ki..." diyerek yüzünü sıvazladı Namjoon. "Bana her şeyi tam olarak anlatmadınız değil mi?" 

"Seni daha yeni tanıyoruz, hemen nasıl anlatmamızı bekleyebilirsin ki?" diye soran Yoongi ters ters bana baktı. Ben de uçkuruna düşkün şerefsize çok da bayılmıyordum şimdi. Üzerine takıldığı kızları salsam ülkeden bir şerefsiz silinirdi be. 

"Kes sesini, kesin ele başı sensin." diye homurdandığımda alayla güldü ve kafasını beni onaylayarak salladı. 

"Neden masamıza dinleme cihazı koydunuz?" Kimseden ses çıkmayınca ben sorularıma devam etmek zorunda kalmıştım. Onlara kalsak sanırım sabaha kadar böylece oturacaktık. 

"Sana Fioana'a yardım eden insanlar olduğunu söylemiştim, değil mi?" Onu kafamla onayladım. "Fakat aynı zamanda Fioana'daki kuralı çiğneyip insan kaçakçılığı yapanlar da var. Geçtiğimiz yıllarda Fioana'da Jackson'ın masasını kurcalarken şans eseri elimize bir liste geçti." Duraksadım. Neler geleceğini tahmin edebiliyordum. 

"Listede insan kaçakçılığı yapmak için yardıma hazır olup büyük para kaldırabileceklerini söyleyen insanların da bu belgede imzaları vardı. Ve bunu kurula süren de Kim Young-Nam'dı."

"Sizin ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu?" diye sorduğumda oturduğum koltuktan şokla ayaklanmış karşımdaki yedi erkeğe inanamaz gözlerle bakıyordum. "Bu imkânsız. Young-Nam amca böyle bir insan değil. O, değildir... Başka biri olduğuna eminim." 

goodnight and goTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon