İlgilendiğiniz için çok teşekkür ederiim :D
2.BÖLÜM
Melis
“Şey Zeynep sana bir şey sorucam.. Imm dün gece ben fena mı dağıttım?” Zeynep ilk başta kendini tutmaya çalıştı ama sonra kahkaha atmaya başladı bende istemsizce güldüm. Bu evet demekti sanırım. Taklidimi yaparak “O or*spu çocuğu buraya geliceeek!” diye bağırmaya başladı. Ellerimle yüzümü kapattım, ben bunları cidden yapmışmıydım? “Ciddi değilsin değil mi?” öyle olmamasını umuyordum ama öyleydi hala gülmeye devam ediyordu “Valla Meliscim bir çocuğu bacaklarına bakıyor diye dövmeye kalkmışsın, bir kızın kafasında saç bırakmamışsın,” bunlar doğru olamazdı değil mi? Allahım, lütfen olmasın lütfen. “Ha bir de her yere kusmuşsun.” Zeynep lafını bitirdiğinde ona öldürücü bakışlarımı attım hem canım yanıyordu hem de rezil olmuştum!
“Aksel aramasa valla haberimiz dahi olmayacaktı.” Dedi. Ah, tahmin etmeliydim. Aksel! Harika belalı badboy! Beni hemen ispiyonlamıştı, adi herif.
“O adinin yaptığını tahmin etmiştim.” Gerçi onları aramasa sonum ne olurdu bilemiyordum, ona kızmamam gerekti ama sinir oluyordum işte. Uyuzun tekiydi sonuçta. Dün gece yanımda durmuştu ama yine de uyuzdu. Dudaklarımı kemirerek Zeynebe döndüm.
“Pekii abim kızdı mı?” dedim üç numaralı köpek yavrusu bakışımı atarken. Gülümseyerek “Yani , sonuçta o senin abin hatta bir ara Leventi dövmeye falan kalkıştı,” keşke gebertseymiş diyordum ama bir yandan da Leventin canının yanma ihtimali karşısında ürperiyordum. “Zorla tuttum valla.. Sonra zaten gece bize gelmeyi kabul etmedin bizde burda kaldık. Ama Kerem sabah erkenden çıkmıştı. Bende görmedim yani.” Dedi.
Her zaman Keremle Zeynep gibi olduğumuzu sanırdım hatta daha tutkulu. Onlar benim örnek çiftimdi. Zeynepsiz Kerem yada Keremsiz Zeynep düşünemiyordum. Onları birbirinden yoksun halde görmüştüm, berbatlardı. Ama şu an ne yaşadıklarını hissedebiliyordum. Canım o kadar çok yanıyordu ve hiçbir şey yapmak istemiyordum. Leventin de canının yanmasını istedim hem de çok istedim. Ama benim için y e t e r i n c e acı çekmeyeceğini biliyordum.
Beni duygularımdan kurtaran şey telefonumun sesi oldu.Can arıyordu. Gülümsedim. Her zaman en iyi arkadaşım olmuştu. Her zaman en kötü günümde yanımda olan o olmuştu ve eğer aramasaydı ona kocaman bir atar yapabilirdim. Geciktirmeden telefonu açtım.
“Efendim?” sesim istemeden çatallı çıkmıştı.
“Ooo bu kadar çabuk ayılacağını sanmıyordum Melis Hanım.” Lafını sokmasa rahat edemezdi. O yüzden artık alınmıyordum.
“Ya evet Can’ım. Öyle oldu. “ dedim tekdüze bir sesle.
“Neyse Mel’im. Şimdi ben size geliyorum ve bana neler olduğunu noktası kelimesine kadar anlatıyorsun. Gerçi barda olanlardan haberim varda, neyse geliyorum işte.” Al işte herkesin rezilliğimden haberi vardı! Ah ,Canın diline düşmüştüm bile!
“Tamam.” Derin bir nefes aldım ve “Muffin al gelirken.” Dedim. Kocaman bir kahkaha attı ve “Emredersin Prenses.” Dedi. Can ne zaman benim canım sıkkın olsa gelirken muffin alırdı ve ben her zaman onun omzunda ağlardım sonra salak saçma bir film açardı ve o filmi baştan sona kadar ezberleyene dek izlettirirdi. Canı seviyordum,çok seviyordum. Ama Leventi sevdiğim gibi sevmiyordum, hiçbir zamanda o şekilde sevmemiştim.
Telefonu elimden bıraktım ve içeriye girdim. Zeynep ayaklarını orta sehpaya uzatmış televizyon izliyordu. Alooğ? Burda ben terk edildim! Ayaklarının üzerinden atlarken geldiğimi farketti. “Can mıymış?” dedi. Kafamı sallarken elimdeki tek taş yüzüğe bakıyordum. Çıkartmak için çekmeye başladım fakat tık yoktu! Hatta daha da aşağıya kaymıştı. Daha çok inat etmiştim , bu yüzüğü çıkartıcaktım başka yolu yoktu ama oynamıyordu bile. Elimi bacağımla sıkıştırdım ve yüzüğü çekmeye çalıştım, cık! Tükürükledim ve çekmeye çalıştım! Ama nafile. Çıkmıyordu. Hayat bana fena şekilde diss atıyordu. Zeynep de oturmuş çabamı izliyordu.