Bunu da yazıyorum yavrum!

3.7K 79 35
                                    

Öncelikle bayadır bölüm ekleyemediğim için sizlerden çoook özür dilerim. Bu aralar hiç keyfim yoktu zaten  derslerle dolu sıkıcı bir haftaydı.. Ve size de haftanın yorgunluğuna ilaç gibi gelir umarım :D

İyi okumalar canlar, iyi-kötü yorumlarınızı bekliyorum mutlaka! *.*

21. BÖLÜM

ZEYNEP

 

Odanın içinde kaçıncı turu attığımı bilmiyordum. Bir oraya bir buraya yürürken daha fazla akıtacak göz yaşım kalmamıştı sanırım.

Neden Kerem’e öyle şeyler söylediğim hakkında hiçbir fikrim yok aslında.. Sadece çok bunaldım, çok, çok. Beni kendinden daha çok seven Kerem’e haksızlık yaptım, kabul. Ama o da fazla üzerime gelmedi mi?

Gelmedi Zeynep! Sadece merak etti..

Aptal, salak, embesil, geri zekalı Zeynep!

Pişmanlık duygusu bütün benliğimi ele geçirirken odanın içinde ki küçük seyahatlerime son vermeye karar vererek kendimi yatağa fırlattım. Kerem gitmiş miydi? Kapı sesi duymamıştım. Ama lanet olası sivri dilim yüzünden aşağıya inerek bakmaya da son derece utanıyordum!

Aklıma gelen düşünceleri kenara fırlatmak istesem de her saniye beynimi kemiriyordu.

Koray ile Aslı da böyle bir kavga etmiş olmalılardı. Yıllardır hepimizin içten içe suçladığı ama kendisinden başka kimsenin dillendiremediği Aslıya haksızlık ettiğimi düşündüm. İnsan öfkeyle neler söyleyebiliyormuş demek ki! Devasa aşkları bile o lanet cümleler zedeleyebiliyormuş! Şu an kendi kendimi yerken bir yandan da Kerem’in evde olması için dua ediyordum.

Kerem bana kızamadığından, bir şey söyleyemediğinden kendine zarar verebilirdi. Bunu biliyordum, daha önce yaşamıştım. Gidip zil zurna sarhoş oluyor ve daha sonra herkese bulaşıp elbet kendisini dövmeye cesaret edecek birilerini buluyordu. Ve bunu yaparken de gayette zevk alıyordu. Buna tanık olmuştum, birkaç sefer.

Ya da çok sinirlendiği zamanlar o kadar delicesine araba kullanıyordu ki! Sanki bir uçak kullanıyormuş gibi! Resmen “Tek rakibim Türk Hava Yolları!” demediği kalıyordu.. Ve bu beni en çok ürküten ihtimaldi. Hızlı bir şekilde araba kullanmasından korkuyordum çünkü sonucu hüsranla biten bir örnek gözlerimin önünde, toprağın altında yatıyordu! Toprağın üzerinde de tanıkları yaşıyordu.. Gidip kendisine zarar vermesinden de korkuyordum çünkü Kerem’i daha önce böyle görmüştüm. Felaket haldeydi! Enkazdan bir farkı yoktu..

Ve her ne kadar kavga edersek gidelim beni bırakıp asla çıkmasını istemiyordum.. Beni bu dört duvarla yalnız bırakmasını istemiyordum, çekip gitmesini istemiyordum. Hemen ilk kavgamızda yılmasını istemiyordum. Ama o Kerem Sayer’di. Sıkıya gelince dayanamazdı, sinirlenince kaçıp giderdi. Giderdi ki etrafına zarar vermesin, giderdi ki kimse ne kadar üzüldüğünü, kırıldığını görmesin..

Ben mi? Ben kimiydim? Ben de onun gibiydim aslında. Hatta daha bencili belki de.  Kendime zarar vermek yerine sevdiğim insanları incitirdim, üzüldüğümü görsünler pişmanlıktan kendilerini yesinler isterdim belki de. Ben Kerem kadar iyi biri değildim sanırım. Hiçte bu şekilde düşünmemiştim zaten..

Ne kadar zamandır odada bu şekilde düşüncelerimle boğuştuğumu bilmiyordum. Zaten bilmekte istemiyordum. Keremsiz  zaman o kadar uzun geliyordu ki büyük ihtimalle bir asırdır falan burada böylece oturuyor olabilirdim.. Elim istemsiz olarak komedinin üzerinde ki telefona gitti. Kerem gideli iki saati geçiyordu, belki de gitmemişti. Ama hala aşağı inecek kadar cesaretim yoktu. Ya oradaysa? Ya o da benim gibi kendini yiyorsa? Ya ağlamışsa? Kerem öyle görürsem ben de düzelemezdim ki!

Eksik Bir Şey Mi Var?Where stories live. Discover now