(57) Tanrıların Piyonu.

71.7K 7.6K 7.9K
                                    

"Bundan ötesi tamamen yıkımdan ibaret. Benden alınan bir hayata karşılık onlarca hayatın yıkımından ibaret."

Kötü bir kâbustan uyanıp gözlerimi açtığımda asıl kâbus yeni başlıyordu. Soya bana iki gün boyunca uyuduğumu söyleyince aklımda olan tek şey Savcı'ydı. İki günü daha geride bırakmışken Savcı kim bilir ne haldeydi. Meliz'i iyileştirmek için tüm enerjimi harcadığım için iki günde ancak kendime gelmiştim. Karnım çok açtı ve susamıştım. Çantamda meyve yoktu çünkü en son sinek baskını yüzünden çantadaki tüm yiyecekleri dökmüştüm. O şeyler çantamın içine kadar girmişti. Eğer şu bir yılda açlıktan ölmediysem bunun tek sebebi şifacı olmamdı. Bedenim bir şekilde hayatta kalmayı başarıyordu. Aksi takdirde çoğunlukla elma tüketirken hayatta kalmam mümkün değildi. Normal bir bedene sahip olsaydım büyük ihtimalle ya ölürdüm ya da hastalıklar gün yüzüne çıkardı. Soya'nın bana verdiği mataradaki suyu içerken gözlerimi Meliz'den ayırmıyordum. O da uyanmaya başlamıştı. Kirpikleri titreşirken nihayet gözlerini açınca rahat bir nefes aldım. Bedenini iki gün önce iyileştirmiştim ama ruhuna verdiğim hasar yüzünden iki gününü uykuda geçirdi. İki günde ancak ruhu kendisini toparlamıştı. İlk gördüğü kişi ben olduğum için haliyle bundan memnun kalmadı. İniltiler çıkartarak uzandığı yerde oturan kadın, bana ters ters bakıyordu. Hadi ama, onun yüzünden ben de az kalsın ölüyordum. Ruhunu emerken verdiğim acı kadar onu iyileştirirken acı çekmiştim.

"Elzem," diye homurdanarak bedenindeki kaybolan yaralara bakıyordu. "Sen ne tür bir yaratıksın? Bak bunu gerçekten merak ediyorum," deyip bana döndü. "Öldürmeye çalıştığın birini iyileştirmek akıl kârı değil!"

"Hadi ama İblis," diyerek gülümsedim. "Bu ilk kez yaşadığımız bir şey değil. Daha önce de çoğu kez seni öldürmeye çalışıp kurtardığım olmuştur. Ayrıca bu son yaptığım bilinçli değildi ama sen beni bile isteye sineklerin içinde bıraktın. Ben sana bu konuda bir şey diyor muyum?" Bence bu tür şeyleri artık geride bırakmalıyız. Sonuçta birbirimize zarar vermekten hastalıklı bir zevk aldığımız bilindik bir gerçekti. Sevgi ve nefreti aynı anda idare etmek kolay değildi.

"İkisi aynı şey değil!" diye bağırarak elimdeki matarayı aldı. Sanırım susamıştı.

"Haklısın," derken gözlerimi mataradan ayırmıyordum. Dudaklarımın izini silmeden içecek değil ya. "Senin yaptığın daha korkunçtu," dedim. "O iğrenç sinekleri saçlarımdan atmak için onlara dokunmak zorunda kaldım."

"Bir sineğe dokunmak kraliçe ruhuna çok ağır gelmiş olmalı!"

"Tahmin bile edemezsin. Ben ve ruhum bunun için seni asla affetmeyeceğiz."

Sinirlerini bozduğum için güldü. "Buna hiç şüphem yok. Kalbine bir hançer saplasaydım sorun etmezdin ama senin gibi temizlik hastası biri için sinekler büyük bir hakaret olmalı," dedi ve tam da tahmin ettiğim gibi mataradaki dudaklarımın izini silmeden içmeye kalkıştı. Elimden çekip almak yerine isteseydi silmeden ona asla vermezdim. "Şunu yapma demekten bıktım!" diye onu azarlayıp suyu içmesine engel oldum. "Ortak kullanılan bir şeyi silmeden içme," dediğimde inadıma içti! Oysaki ben her defasında içmeden önce yıkıyordum. Lakin bu iki kadın yıkamak şöyle dursun silme zahmetinde bile bulunmuyordu.

"Korkma hastalık kapmam," diyerek kana kana su içtiği mataranın kapağını kapattı. "Sen bedenindeki mikroplara bile banyo yaptırmışsındır, yani bu konuda içim rahat." Beni iğneledi mi yoksa iltifat mı etti anlamadım.

Matarayı çantama koyup ayağa kalktığımda hâlâ biraz yorgun hisseden Meliz'in kalkmasına yardım ettim. Soya çeşmenin yanında durmuş onu inceliyordu. Yanına gittiğimizde bize çeşmeyi gösterdi. "Bu şeyi nasıl hareket ettireceğimi bilemiyorum. Şu iki günde kolonlardaki tüm yazıları okudum, hatta gerekli olan büyüyü öğrenip zor olsa da kaldırdım. Fakat kuyuyu koruyan büyüyü kaldırmama rağmen çeşme hareket etmiyor," dedi. Bu şey heykel olabilirdi ama kadın figüründe olduğu için ona zor kullanmak içimden gelmiyordu. Ellerimi sekiz kollu heykelin karnına bastırıp itmeye çalıştım lakin hiç kıpırdamadı.

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin