(38) Avcılar.

106K 9K 24.3K
                                    

Aynaya her baktığında gördüğü yabancı kadının kim olduğunu sorguluyordu. Siyah saçları ağarmış, aradan geçen yıllar yüzündeki kırışıkları çıkarmıştı. Ancak hiçbir kırışıklık yaşadıklarını ona hatırlatmıyordu. Yıllardır derin bir uykudayken ne yaşadığını nasıl hatırlayabilir ki? Elzem'i doğurduğunda hayatının baharında yirmili yaşların ortasındaydı ama şimdi yaşı elliyi bulmuştu. Ondan çalınan koskoca yirmi dört yıl! Uğruna her şeyini feda ettiği küçük kızının yüzünü dahi bilmiyordu. Ancak o, büyümüş ve onu korumayı başaramayan annesini kurtarmıştı. Evet, bunu yapan Elzem'di, çünkü o gece hayal meyal onunla konuşan kızın sesini duymuş ve onu hissetmişti.

Ve Itır! Munure Hanım ona hamile kaldığını bile bilmiyordu ki. Yıllar önce gözlerini yumarken iki küçük oğlu ve yeni doğmuş bir kızı vardı, uyandığında ise bir kızı daha olduğunu öğrenmişti. Meliz, bedenini kullanarak kocasıyla birlikte olmuş ve bir kız çocuğu daha doğurmasını sağlamıştı. Bütün bunlarla yaşamak onun için hiç kolay değildi. En acısı da bütün bunlara sebep olan sadece kendisiydi.

O gece yıllar sonra konakta yeniden gözlerini açtığında şaşkınca etrafındaki dağınıklığa bakmıştı. Kendisini hâlâ yeni doğum yapmış bir kadın sandığı için olanları anlamamıştı. Çok sonradan aynadaki yansımasını görmüştü. Titreyen parmakları yüzüne dokunmuş, aynadaki yabancının kim olduğunu sorgulamıştı. Hatırladığı güzelliğinden eser yoktu. Teni solmuş, gözleri eskisi gibi ışıltılı bakmıyordu. Yanakları artık pembe değildi, sarkmıştı. Dolgun dudakları dikkat çekmiyor, kırışıklar çevresini sarmıştı. Gözlerinin etrafında bile birçok kırışık vardı ve saçları eskisi gibi parlamıyordu. Tanımamıştı ki yüzünü, yaşlanmıştı. Aklını kaçırmış gibi çığlık çığlığa çıkmıştı odadan ve arka kapıyı kullanarak konağı terk etmişti. Sabaha kadar sokaklarda şuursuzca koşturmuş, olanları anlamaya çalışmıştı. Bir türlü aradığı cevapları bulamayınca yağmurun altında ıslanan bedeni yorgun düşmüş ve bilincini kaybetmişti.

Gözlerini açınca kendisini bir hastanede bulan kadın, kaçarcasına oradan çıkıp öğleye doğru konağa geri dönmüştü. Bahçe kapısından içeri girince konaktaki kalabalığı görmüştü. İşte o an şaşkınlığı iyice artmıştı çünkü polisler onun için gelmişti. Hizmetçisi Berna'yı anımsatan yaşlı bir kadın ağlıyordu ve polisler Munure Hanıma sürekli birilerini soruyordu. Fazla şaşkındı bir türlü olanları anlamıyordu. Mara ve Doğa adında iki kızı soruyorlardı, onların kim olduğunu bilmiyordu. Sadece bu da değil aynı zamanda Elzem ve Itır diye iki kızı daha soruyorlardı. Munure Hanım onları tanımıyordu, kimlerden bahsettiklerini bilmiyordu.

Polisler apar topar ifadesini almak için onu karakola götürmüşlerdi. Sürekli bu dört kızı soruyorlardı, lakin Munure Hanım hâlâ nasıl yaşlandığını düşünüyordu. Ta ki içlerinden biri sorgu odasında yüzüne bir dosya fırlatana kadar. "Bu iki kızı tanımadığını mı söylüyorsun?" demişti polis memuru ve dosyada gördüğü fotoğraflar ona yabancıydı.

Kabus gibi geçen sorgudan sonra avukatlar onu kocasıyla görüştürünce nihayet gerçekleri öğrenmişti. Kocası da yaşlanmıştı çünkü Munure Hanım aslında dün gece doğum yapan o genç kadın değildi! Kocası Ragıp Bey ona her şeyi anlatmıştı ve o an tek yaptığı çıldırmış bir hâlde tırnaklarını saçlarına geçirip bağırmak olmuştu. Yirmi dört yıl! Ondan çalınan koskoca yirmi dört yıl! Bu dayanılacak gibi değildi!

Sadece bu kadarı da değildi, çok daha fazlası vardı. Dosyadaki kızlar onun kızıydı. Henüz kucağına bile doğru düzgün alamadığı küçük bebeği ölmemişti. Kocası ona Elzem ismini vermişti ve küçük bebeği büyüyüp genç bir kadına dönüşmüştü. Hepsi bu kadar da değildi, Itır adında bir kızı daha vardı!

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oluyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin